ÖLÜMSÜZLÜK

Ölümsüzlük : Zât’ın Değil, Eserin Kalıcılığı - Yeni Bir Perspektif

1. Ölümsüzlüğün Yanlış Anlaşılan Çehresi

İnsanlık tarihine baktığımızda, binlerce yıl önce “bedenen ölmüş” olan nice insanın hâlâ yaşadığını görüyoruz.

Sokrates, Aristo, Hz. İbrâhîm, Hz. Mûsâ, Hz. İsâ, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)…

Bu isimler neden hâlâ canlı?!.

Çünkü eserleri yaşıyor.

İzleri, etkileri, fikirleri, çağları aşan yankıları devam ediyor.

Bu bize, basit ama köklü bir hakikati gösterir : Ölümsüzlük, bedenin sürmesiyle değil; etki ve eserlerin kesintisizliğiyle var olur.

İnsan bedenen ölebilir; fakat etkileri ve eserleri ile yaşayabilir.

2. İnsandaki Bu Hakikat, Tanrı İçin Ne Söyler?!.

Buradan çok daha derin bir soruya geçebiliriz : Tanrı’nın ölümsüzlüğüne (Hayy ve Qayyûm oluşuna) Zât’tan değil, O’nun Eserlerinden - İsim ve Fiillerinden - bakabilir miyiz?!.

El-cevap : Evet. Üstelik bu yaklaşım Tanrı tasavvurumuzu bambaşka bir düzeye taşır.

3. Zât : Bilinemez, Tasavvur Edilemez, Kavranamaz

İlâhî Zât mutlak ve sınırsızdır; insan aklının hiçbir kategorisine sığmaz.

  • “Leyse kemislihi şey’.”
  • “Gözler O’nu idrak edemez.”
  • “O, mekânla kayıtlı değildir.”

Bu yüzden Tanrı’nın ölümsüzlüğünü Zât üzerinden anlamaya çalışmak hem imkânsız hem de gereksizdir.

Çünkü Zât’a dair hiçbir tasavvur net değildir; bilinemez olanın “ölümsüz” oluşunu anlamak da mümkün değildir.

4. Ölümsüzlük : İsim ve Fiillerin Kesintisizliğidir

Öyleyse ölümsüzlüğü nerede görürüz?!.

Tanrı’nın İsimlerinde ve Fiillerinde. = Esmâ-ül Hüsnâ’da. = Kâinatta.

  • Hayy, hayat verme sürekli devam eder.
  • Qayyûm, varlık sürdürülür, düzen korunur.
  • Rahmân, rahmet kesilmez.
  • Halîk, yaratma akışı durmaz.
  • Alîm, bilgi işleyişi sürer.
  • ...

Bu İsimler sadece “İsim” değildir; etkinliktir, eser üretirler = yaratırlar, evrende kesintisiz işleyen bir ilâhî akış oluştururlar.

Bu akış hiç durmadığı için Tanrı’nın ölümsüzlüğü de somut ve kavranabilir hâle gelir.

Zât 'ölümsüz olduğu için değil'!, işleyişi hiç kesilmediği için Tanrı’nın ölümsüzlüğü görünür olur.

Bu, derin ama bir o kadar da sade bir görme biçimidir.

5. Panteizme Kapı Açmayan, Tasavvufu da Anlamlandıran Bir Yol

Bu yaklaşım iki büyük tehlikeyi de bertaraf eder :

(a) Panteizme kaymaz.

Çünkü :

  • Eser, sanatkâr değildir.
  • Kâinat, Tanrı’nın bizzat kendisi değil; O’nun işleyişinin ürünüdür.

Bu, Tevhîdi korur.

(b) Vahdet-i Vücûd’u da açıklığa kavuşturur.

Çünkü :

  • Varlık kesintisiz İlâhî Fiil ile sürer.
  • Hiçbir şey Hakk’tan bağımsız değildir.
  • Ama hiçbir şey Hakk’ın kendisi de değildir.

Bu, hem tenzih hem teşbihi dengede tutan sağlıklı bir çizgidir.

6. Sonuç : Ölümsüzlük, Etkinliğin Devamlılığıdır

İnsan için söylüyorum : Eseri yaşayan, kendisi de yaşar.

Tanrı için de O'nun İsim ve Fiillerin kesintisizliği, O’nun ölümsüzlüğünü görünür kılar.

Bu bakış açısı, hem Kur’ân’ın “Hayy-ul Qayyûm” İsimleriyle, hem tasavvufun “tecellî” anlayışıyla, hem de aklî tefekkürün tabiat kanunlarıyla uyumludur.

Bu, yeni bir perspektiftir.

Bu perspektif, Tanrı tasavvurunu soyut bir noktadan alır, merhametin, hikmetin, hayatın, düzenin tam ortasında ete-kemiğe büründürür.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ