YOL, YOLLAR VE YOLCULUK

YOL, YOLLAR VE YOLCULUK

GİRİŞ 

İnsan varoluşu, Kur’ân’ın temel kavramlarıyla düşünüldüğünde, bir yol metafiziği üzerine kuruludur. Kur’ân’ın en özlü cümlesi bunu açıklar :

“İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.”

İnsan, başlangıcını da yönünü de son durağını da O’ndan alır; varlık akışı O’na doğru dönen bir çizgidir.

Bu akışın hem metafizik hem psikolojik hem de dünyevî karşılığı vardır.

Sırât, salât, nimet, fucûr, rücû' ve şeytan kavramları bu akışın farklı yüzleridir.

Aşağıdaki metin, bu bütünlüğü tek akış hâlinde kurar.

1. METAFİZİK OMURGA : VAROLUŞ BİR AKIŞTIR

Kur’ân’a göre insanın varlığı statik değil, akışkan bir yolculuktur.

Bu akışta iki temel gerilim vardır :

Nimet : Allah için ve meşrû yerlerde kullanılırsa, yolu açan, yolu kolaylaştıran ilâhî bir tecellîdir.

Fucûr : Yolu bozan, akışı kesen içsel bir kırılmadır.

İnsan, çoğu zaman kötü niyetle değil, nimeti yanlış yorumlayarak akışı keser.

Çünkü nimet, geldiği kaynağı göstermesi gereken bir “ok” iken; insan onu kendine mal ettiğinde, ok ters döner ve yol kapanır.

Bu sahiplenme süreci, akışın en büyük düşmanıdır.

2. KIYÂME 11–12 : İNSAN, KENDİ YOLUNU NASIL KESER?!.

Kıyâme sûresinin 5. âyeti : “insan önünü açmak istemez; önünü tıkamak ister.”, der; bu, insanın en derin psikolojik gerçeğini ortaya çıkarır.

İnsan, kendi geleceğini kendisi belirlemek ve kontrol etmek ister.

Bu kontrol arzusu, ilâhî yönlendirmeyi devre dışı bırakır.

Böylece insan kendi “benlik merkezini” ilâhî merkezin yerine koyar.

Bu hâle Kur’ân “fucûr” da der : Fucûr = akışın bozulması + rücû’nun gecikmesidir.

İnsan, kendi benliğini merkeze aldıkça yürüyüş yavaşlar ve yol daralır.

3. NİMETİN SAHİPLENİLMESİ : AKIŞIN DONMASI

Nimet, Kur’ân’da hiçbir zaman “mal” değil; “emanet” tir.

Nimetin özelliği şudur :

Nimet akışkandır; sahiplenildiğinde donar.

İnsan nimeti kendisinin görmeye başladığında, kudret vehmi oluşur, kibir artar, kontrol isteği güçlenir, ilişki bozulur, iç hareket yavaşlar.

Bu donma hâli, nimetin külfete dönüşümüdür.

Bu süreç aynı zamanda “küçük ilâhlaştırma”dır; insan kendi merkezini büyütmüştür.

Sonuç : Akış kesilir.

4. SIRÂT VE RÜCÛ' : MERKEZDEN MERKEZE YÜRÜYÜŞ

Sırât, Kur’ân’da yalnızca bir yol değil; yön ve istikâmettir.

İnsanın İlâhî merkeze doğru yönelişinin adıdır.

Bu yönelimin tasavvufta derin aşamaları vardır :

4.1 Seyr ilallah :

Yapay merkezden (benlikten) kopup İlâhî Merkez’e yöneliş.

4.2 Seyr fillah :

Bu, aslâ metafizik bir “özdeşleşme”  değil, “Merkez’in içinden görme, Merkez’in içinden yürüme”! hâlidir.

4.3 Seyr billah :

İnsanın hareketinin tamamen Allah’ın kudretiyle desteklenmesi.

“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh”ın ontolojik karşılığı.

Bu süreç,  kişide “Hakikat yalnızca Allah’tır; benim varlığım O’nun hakikatine nispetle anlamlıdır” bilincini oluşturur.

5. ŞEYTANIN YOL ÜZERİNDE OTURMASI : AKIŞIN KESİLMESİ

Şeytanın “Sırât-ı Müstaqîm üzerine oturacağım” demesi çok önemlidir.

Şeytan, kötü yol üzerine değil, doğru yol üzerine oturur. Çünkü en büyük kopuş, insanın doğru yolda, kibir, sahiplenme, benlik ve güç vehmine kapılmasıyla olur.

Şeytanın dört yönden yaklaşması (ön–arka–sağ–sol), akışın bütün yönlerini bozan psikolojik bir kuşatmadır.

Önden : Gelecek korkusu ve hırsı. Kontrol takıntısı.

Arkadan : Geçmişe bağımlılık ve pişmanlık. Atalar dini. Birikim. Edinilmiş kültür. Yaşam Biçimi. Alışkanlıklar.

Sağdan : Erdem üzerinden kibir. Kendini beğenme.

Soldan : Zaaflar ve günah kapıları. Şehvet. Öfke. Bağımlılık.

Bu dört yön birleşince sırât üzerindeki hareket durur, kişi yürüyemez hâle gelir.

Akış durursa = tıkınma başlarsa = O’nun dışında (= dûnunda) herhangi somut veya soyut şeylerle (para, makam, sevgi, bilgi, ilgi, başarı, vb.) yetinilmeye kalkışılırsa, “ilâhlaştırma” da başlar; o şey, artık o kişinin ilâhı olur.

Gerçek İlâh = Allah, Müteâl (tüketilemez) Mükemmel’dir; O’nu herkes “sahiplense”! de O yine tükenmez.

O’nun dışındaki her şey, tükenir, tükeniyor. Tükenen şeyleri sahiplenmek, onları O’nun için vermeyerek (= onları O’ndan çok severek : bknz. 2/165) O’na akışı dondurmak ve donmaktır. 

Kendi nefsimiz dahil, tüm tükenen şeyler, birer nimettir. Nimet, Merkez’le = o nimeti Veren’le buluşursa, berekete; Merkez’den = o nimeti Veren’den uzaklaşırsa, külfete döner.

6. RÜCÛ’ = DÖNÜŞ

Niyeti düzeltmekle. 

Hakikati kabul etmekle.

Sorumluluğu (= emaneti) üslenmekle. 

Bırakılması gereken, bize yük olan ağırlıkları terk etmekle.

Kibirden vazgeçmekle mümkün.

Rücû’ imkânsız değil.

Rücu’nun dünyevî karşılığı : Toparlanma + yön bulma.

7. SALÂT : BİZİ MERKEZE HİZALAYAN İLÂHÎ AYAR

Ahzâb 56’daki salât kavramı, dünyevî ritüeli değil, İlâhî yönlendiriciliğin akış hâline gelmesini ifade eder.

Salât = yola hizalanma işlemi.

İnsan ne zaman toparlanma, teskin, berraklık yaşasa, ona Allah’ın “salâtı” tecellî ediyordur.

O’nun salâtı, insanı Merkeze geri bağlayan bir “iç ayar” gibidir.

Namaz :

Benliği küçültür.

Nimetin Kaynağı akışının yolunu açar.

Gücü, kişiden çeker alır.

Tüm gücü  ve hareketi Allah’ta toplar. = “Lâ Havle ve lâ Quvvete illâ Billâh.”

Kişiyi Allah dışındaki varlıklara bağımlılıktan = kulluktan kurtarır.

8. DÜNYADAKİ İZDÜŞÜM : METAFİZİK AKIŞIN HAYATTAKİ KARŞILIĞI

Metafizik gerçeklik, dünyada çok somut davranış ve psikolojik karşılıklar bulur.

8.1 Nimetin sahiplenilmesinin dünyevî karşılığı :

kibir

kontrol takıntısı

ilişki bozulmaları

yük artışı

iç huzursuzluk

eleştiriden kaçma

güç-güvenlik obsesyonu

İnsan bu hâlde kendini büyütürken yolu daraltır.

8.2 Fucûr’un dünyevî karşılığı :

erteleme

kendini kandırma

konfor alanına saplanma

sorumluluktan kaçma

gelişmekten korkma

yüzleşmeden kaçma

Bunlar yolun üzerine koyulan taşlardır.

8.3 Sırât’ın dünyevî karşılığı :

denge

tutarlılık

ahlâkî bütünlük

aşırılıklardan uzak durma

sağ/sol savrulmalarına direnç

niyet ile eylemin uyumu

Doğru yol, hayatın tam ortasında görünür.

8.4 Şeytanın dört yönlü yaklaşımının dünyevî karşılığı :

gelecek kaygısı

geçmiş yükleri

erdem üzerinden kibir

zaaflara sürüklenme

Dört yön birleşince yürüyüş durur.

8.5 Salât’ın dünyevî karşılığı :

zihnin berraklaşması

kalbin yatışması

yönün netleşmesi

merkezle temas

ruhî toparlanma

Salât, insanların fark etmeden yaşadığı “iç ayar”dır.

9. SON : ÖZET. KAÇIŞ YOK.

Varoluş, bir akıştır.

Sapma, akışın kesilmesidir.

Akışın kesilmesi, nimetin sahiplenilmesidir.

Nimeti sahiplenmek, benlik merkezini büyütmektir.

Benlik büyüdükçe yol daralır.

Rücû’, iç merkeze dönüştür.

Salât, kişiyi merkeze hizalar.

Sırât, doğru merkezin yönüdür.

Fucûr, merkezin dağılmasıdır.

Şeytan, Merkez’e giden yolu (oku) içerden ve dışardan kıran güçtür.

Bütün metafizik süreçlerin dünyada görünür karşılığı vardır; dünya, görünmeyenin de sahnesidir.

Kıyâme, 10, “nereye?!.” sorusunu sorar; Kıyâme 11, bu soruya doğru cevabı verir :

“Kaçış yok. Dönüş, Rabbinedir.”

Yollar, doğru da olsa, eğri de olsa, neticede her yol, O’na çıkar.

Ama bizler, ‘bütün yollar, Roma’ya, Londra’ya, Paris’e, Washington’a, Moskova’ya, Mekke’ye çıkar.’ diyoruz. 

Oysa ölüm, herkesin yolunu O’na çıkarıyor.

Dolambaçlı (= eğri-büğrü) yollardan O’na gidenler, yol boyunca çook büyük eziyetler veya çook büyük sıkıntılar çekecekler; ve O, onlara gadab edecek.

Ya Rabbî, bizleri gadabına (gazabına) uğrayanlardan eyleme!. = “... gayr-il mağdûbi aleyhim veleddâllin.” (1/7.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ