LÂ İLÂHE İLLÂLLAH
LÂ İLÂHE İLLÂLLAH
Lâ, bu kelime, bir reddiyeden önce, bir siliniştir.
Başkalarını değil, önce benlikdeki bütün sahte merkezleri siler.
Güç, makam, mal, beden, ego… Hiçbiri ben değilim; ben, hiçbirinin üzerinde gerçek bir kuvvet sahibi değilim. Beni, ben yapan ben değilim.
“Lâ”, kalbin ilk büyük devrimidir.
İlâhe, insanın farkında olmadan eğildiği her şeyin adıdır : Korkularını, umutlarını, güvenlerini, teslimiyetlerini ilâhlaştırdığı varlıklar…
Kur’an bu varlıklara àlihe (ilâhlar) der, ve insanların onlara verdikleri vehmî (sahte) statüye işaret eder; bu, Allah’ın onları ilâh olarak kabul ettiği anlamına gelmez.
Allah’tan başka hiçbir ilâh, ilâh olmayı hak etmez; dolayısıyla ilâh olamaz/lar.
İşte bu, Lâ ilâhe illâllah’ın ontolojik kalbidir. İnsanın kendi kurduğu tüm sahte merkezleri dağıtır.
İllâllah, kalpte boşalan her alan, yalnızca O’nunla dolar; sadece bir bilgiyle değil, bir yönelişle, bir teslimiyetle de.
“Allah” burada bir kelime değil; bir merkez, bir istikamet, bir nihai referanstır.
Hiçbir ilâhın (= gücün) hak etmediği merkezde artık O vardır.
Bu cümle, insanın ruhunda iki şeyi aynı anda yapar :
- Sahte ilâhlarla (putlarla, tağutlarla, ekonomik-siyasal-sosyal otoritelerle, vb.) kurulan tüm bağları çözer.
- Allah’la ve O’nun gösterdiği doğruluk, adâlet, merhamet, sadakat gibi ilâhî niteliklerle bağ kurar.
Lâ ilâhe illâllah, bir kimlik değil, terbiye cümlesidir; içi boş bir söz değil, bir dönüşümdür; Allah ile yapılan bir sözleşme/ahit ve kulluk beyanıdır.
Lâ ilâhe illâllah’ı hakkıyla söyleyen kişi :
- Başkalarını veya kendini ilâhlaştırmaz.
- Gücü, malı, başarıyı, makamı merkez yapmaz.
- Korkularına ilâhlık vermez.
- Kalbini put bahçesi olmaktan çıkarır ve onu bir tevhîd bahçesine dönüştürür.
Son cümle : Lâ, her şeyi bıraktım; ilâhe, kalbime çöken tüm gölgeleri kovdum; illâ, yalnız bir kapı bıraktım : Allah. O kapıyı sadece O’na açtım.
Ve unutma :
Allah’tan başka ilâh olmayı hak eden biri = bir ilâh yok; dolayısıyla Allah’tan başka hiç kimse ilâh olamaz.
...
İlâh nedir, kimdir?!.
Mutlak güç atfedilen ve lâ yüs’el kabul edilen, bu yüzden de kendisine yalvarılan, ümit bağlanılan, boyun eğilen ve kendisinden himaye/koruma ve yardım beklenilen son sığınak.
Yorumlar
Yorum Gönder