ZAMAN VE RUH
ZAMAN VE RUH : GÖRÜNMEZ İÇ ve DIŞIN ONTOLOJİSİ
İnsan deneyiminin iki temel boyutu vardır : Zaman ve Ruh.
Biri dış dünyanın akışını, diğeri ise iç dünyanın akışını belirler. Her ikisi de görünmezdirler; fakat, etkileri her seviyede görünür. Bu sebeple zaman ile ruh arasında, lafızdan daha derin bir akrabalık vardır. Onlar aynı hakikatin, biri dışarıdan, biri içeriden işleyen iki veçhesidir.
Bu metinde bu “iç-dış kardeşliği”ni felsefe, tasavvuf ve dinî düşünce eksenlerinde kısaca ortaya koyuyoruz.
1. Zaman : Dış Âlemin Görünmez Akışı
Zaman, hem fizikte hem metafizikte “görünmez” olarak tanımlanır.
Aristo için zaman, hareketin yayılmasıdır; yani dış dünyanın değişiminin ritmidir.
İbn Rüşd bu görüşü olduğu gibi korur ve zaman, dış dünyadaki oluşun kendisidir; varlık dışarıdan sürekli bir devinimle yenilenir, der.
Modern düşüncede Molla Sadrâ’nın yaklaşımı daha derin bir çerçeve sunar : "Zaman, varlığın bizzat içten içe sürekli yenilenişidir." (hudûs-i daimî)
Eşyadaki akış, gözle görülemeyen fakat her an fiilen gerçekleşen bir diriliştir.
Dolayısıyla zaman :
- Şekilsizdir,
- Dokunulamazdır,
- Görünmezdir,
- Ama her şeyin değişiminde kendini apaçık gösterir.
Bu nedenle zaman, dış dünyanın görünmez düzenidir.
2. Ruh : İç Âlemin Görünmez Akışı
Ruh da görünmezdir; fakat bilinç, irade, hafıza, sevinç ve hüzün gibi tüm içsel hareketleri mümkün kılar.
Aristo’nun ruh anlayışına bakıldığında ruh, “canlılığın formu”, yani iç hareketin ilkesidir.
Sadrâ ise ruhu, zaman gibi akış hâlinde görür ve ruh, bedenden bağımsız olarak tekâmül eden bir varlık akışıdır, der.
Bergson’un bilinç ve süre (durée) kavramı, ruhu zamanın bizzat içsel hâli olarak tanımlar : Bilinç, sürenin kendini fark edişidir. Bu durumda ruh, içte akan gerçek zamanın öznesi hâline gelir.
Kur’anî çizgide ruh, “Allah’ın emrinden bir nefha”dır. (17/85) Bu nefha, insanın iç dünyasındaki diriliş ve fark ediş gücüdür. Bu nedenle ruh, iç dünyanın görünmez düzenidir.
3. İç-Dış Kardeşliği : Aynı Akışın Çifte Yüzü
Zamanın ve ruhun görünmez oluşu sadece nitelik benzerliği değildir; daha derin bir ortaklığı işaret eder :
Her ikisi de akıştır. Zaman dış akış, ruh iç akıştır.
Her ikisi de yeniden yaratılışın ritmidir.
Sadrâ : “Her şey her an yeniden yaratılır.”, der.
İbn Arabî : “Tecelli tekrarlamaz. Ruh da her an yeni bir fark edişle dirilir.” der.
Her ikisi de mekânsızdır.
Zaman mekânda yer kaplamaz; ruh da bedende.
Biri olmadan diğeri kavranamaz.
Ruhsuz zaman yaşanmaz; zamansız ruh tekâmül edemez.
Bu yüzden şu cümle ontolojik bir hakikati yakalar : Zaman, ruhun dışarıdaki akışıdır. Ruh, zamanın içerideki nefesidir.
4. Tasavvufî Yorum : Tecellinin Dışı ve Tecellinin İçi
İbni Arabî çizgisinde zaman, Allah’ın fiillerinin ardışık tecellileridir.
Ruh ise Esmâ’nın içteki zuhur yeridir.
Bu ilişki şöyle formüle edilir :
- Zaman = Tecellinin dış ritmi.
- Ruh = Tecellinin iç yansıması.
İkisi de aynı hakikatin iki aynasıdır :
- Zaman, akışın görünmeyen dış yüzü.
- Ruh, akışın görünmeyen iç yüzü.
Biri dış, biri iç; fakat aralarındaki sınır keskin değil, tamamlayıcıdır.
5. Sonuç : İnsan, Zaman-Ruh Ekseninde Ayakta Durur
İnsan dediğimiz varlık, bu iki görünmez akışın kesişiminde meydana gelir :
- Dış dünyanın akışı = Zaman.
- İç dünyanın akışı = Ruh.
Bu ikisi birlikte insanın “benlik merkezi”ni kurarlar.
İç, dışı bağlayan; dış, içi yansıtan bir çift yönlü hareket hâline gelir.
Bu yüzden şu ifade, sıradan bir benzetme değil, bir metafizik tespittir : Zaman ile Ruh, aynı hakikatin görünmez iç ve dış yüzleridir. Birbirlerini tamamlarlar ve birbirlerini mümkün kılarlar.
Yorumlar
Yorum Gönder