YAŞAMAK, ÖLMEK ve SAVAŞMAK

Yaşamak için ölmek = Şehâdet.

Ölmek, pardon, öldürmek için yaşamak = Şiddet, vahşet ve dehşet.

Sürekli yaşayacağını = hiç ölmeyeceğini sanmak = Gaflet.

Hiç ölmemek, ölememek = Sürekli acı çekmek. (Bu hâl, burası ve cehennem için geçerli.)

Ölmeyi istemek = Acıdan kurtulmak ve Sevgili’ye kavuşmak.

...

Savaş, bunlardan hangisi için yapılır?!.

Savaşta ölüm, öldürme ve yıkım kaçınılmazdır.

Savaşı, ölenler mi, yoksa yaşayanlar mı (= öldürenler mi) kazanır (veya kaybeder)?!.

Niçin savaşıldığına bağlı.

Toprak için savaşılıyorsa, ölen, savaşı kaybetmiş; toprağa sahip olan da savaşı kazanmıştır.

Hak-hukuk, adâlet için savaşılıyorsa, ölen adâlet için ölmüştür; yaşayan da adâleti yaşatacaktır; yaşatmıyorsa, savaşı kaybeden, yaşayandır, öldürendir.

Yaşamayı sadece buraya hasredenler, ölmeyi istemezler.

Ebedî yaşayacaklarına inananlar ise, güzel ölürler.

Güzel ölüm nedir, nasıldır?!.

İbrâhim Babamızın oğullarına (= bizlere) vasiyet ettiği = tavsiye ettiği ölümdür. = illâki Müslüman olarak ölmek. (Bknz. 2/132. 3/102.)

Güzel ölüm, bize hayatı Veren H/hak için ölmektir; O bize çook daha güzel hayatlar da verebilir.

Güzel ölüm, ‘bu hayatı bana Sen verdin; Senin için ölüyorum.’, diyebilmektir.

Ölümün güzeli varsa, kötüsü de vardır. Evet, vardır. Nedir o?!. Zâlimken ölmek. Ölünce kaybetmek. Ölmeyi istemek ama bitürlü ölememek.

“Onlara her yandan/yönden ölüm gelecek ama ölmeyecekler ve her yandan/yönden gelen o ağır/korkunç azabı tadacaklar.” (Bknz. 14/17.)

Beyrut kasabı Ariel Şaron, sekiz yıl boyunca ölmek istedi ama ölemedi.

Ölüm, bazı insanlar için kurtuluş; bazı insanlar için de sürekli/ebedî acının başlangıcıdır.

Yaşamak, ölmekten daha zorsa, (yaşamak ve yaşatmak için) ölmek, yaşamaktan daha iyidir.

Yaşamak (ve yaşatmak) için ölen insanları gören ve onlar için bişey yapamayan “biz yaşayanlar” için de yaşam (= hayat), ızdıraplı bir ölümdür.

...

Kitâb, âhiret yurdu sadece bizimdir diyen Yahûdilere, “... hadi o zaman bir ân önce ölümü isteyin!... fakat yaptıkları yüzünden ölümü hiçbir zaman temennî edemeyecekler. Allah, zâlimleri çok iyi bilir.” der. (2/94-95. 62/6-7.)

Onlar, öyle bir hâle gelecekler ki çetîn azaptan kurtulmak için ölmeyi isteyecekler ama aslâ ölemeyecekler. “Onlar, orada ne ölebilecekler ne de yaşayabilecekler.” = “lâ yemûtu fîhâ ve lâ yahyâ.” (87/13.)

...

Şimdi, ma’sumları (= kadın ve çocukları/bebekleri) öldürüyorlar ama kendileri ölemeyecekler!; ölüm gelse, sevinecekler ama o ölüm bir türlü gelmeyecek, onlar kurtulamayacak!. Çünkü, onlara o ma’sumların âhı tutacak ve ‘bu, dünyada yaptıklarınızın karşılığıdır.’, denilecek.

“Zâlimler için yaşasın cehennem.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET