EV

Hayatımız, ev ve iş arasında geçiyor. İşi/mizi, biz organize edemiyoruz; peki evimizi?!.

Evlerimiz de “işgal” altında!. Bu işgali, fiilî bir işgal olarak düşünmeyin lütfen. Evlerimizde “istediğimiz gibi” hareket edebiliyor muyuz, sorusunu kendimize soralım. Sözgelimi,

Evlerimizin iç ve dış dizaynını biz mi yapıyoruz = evlerimizin iç ve dış mimarı biz miyiz?!.

Evlerimiz, dinlenme mekânlarımız mı, yoksa “kültürel saldırı” mekânları mı?!. Tv dizi ve programlarının izlendiği, internete bağlanılan, dvd, film gibi popüler kültür ürünleri ile endüstriyel-ticarî ürünlerin depolandığı mekânlar mı?!.

Evlerimiz bizim mi?!.

...

Kitâb’ta ev (= beyt) kelimesinin geçtiği yerlere baktım; beyt, Beytullah ve Ehl-i Beyt ile beraber 73 yerde geçer.

Yunus, 87’de “evlerinizi kıble yapın = ve'calû büyûteküm kıble” denir.

Nahl, 68’de arının bal yaptığı kovana, ev denir.

Nahl, 80’de (huzur ve sükûn bulmanız için) evlerinizi dinlenme ve barınma yeri yaptık denir.

Nur, 27 ve 29’da evlerin mahremiyetinden, bir başkasının evine izinsiz girilmemesinden söz edilir.

Nur, 36’da evler, sabah-akşam Allah’ın Ad'ının anıldığı ve yüceltildiği yerler olarak geçer.

Nur, 61’de ev kelimesi, 11 kez geçer; âyet, izinsiz girilebilecek evleri sayar.

Furkan, 64’de, “yebîtûne li rabbihim sücceden ve kıyâmâ” = onlar, evlerinde secde ve kıyam ederler = secde ve kıyamla gecelerler, denir.

Ankebut, 41’de, evlerin en çürüğü, en zayıfı örümceğin evidir, denir ve Allah’tan başka dost edinenlerin evi, bu eve benzetilir.

Zuhruf, 33’de, insanlar inkâr etmeyecek olsaydı, Rahmân onların evini altın ve gümüşle süslerdi, denir.

Nuh, 28’de, Elçinin dilinden şu duâ yapılır : Anamı, babamı, evime Müslim olarak girip-çıkanı bağışla.

Ben, Yunus, 87, Nur, 36 ve Furkan, 64’e dikkatinizi çekmek istiyorum.

Yunus, 87’de “evlerinizi kıble yapın = ve'calû büyûteküm kıble” denir.

Nur, 36’daki evler, sabah-akşam Allah’ın Ad'ının anıldığı ve yüceltildiği yerlerdir.

Furkan, 64’deki evler de secde ve kıyam yerleridir.

Öyle midir?!.

Yoksa, evlerimiz de ‘işyerlerimiz gibi’ midir?!.

İşyerlerimizde yorulup, evlerimizde dinleniyor muyuz?!.

Evlerimizi de birer işyerine mi çevirdik ?!. = Evden (= uzaktan) çalışma.

Yoksa, patronlarımız bizi evde de mi kontrol ediyor?!. = Panoptikon = Big Brother.

Evlerimiz de elimizden çıkmak üzere (mi?!).

...

Oysa, “direniş = direnişe hazırlanış” evlerde, evlerden başlar. İşyerleri, okullar, sokaklar, neredeyse bütün kurumlar kontrol (işgal) altında ama hâlâ korkuyorlar; bu yüzden evlerimize de göz diktiler ve evlerimizi Dâr-un Nedve’ye çevirmek istiyorlar!. Evlerimiz, Dâr-ul Erkâm’a dönmediği sürece umut yok!.

Bu, 25-30 yıl önce de şimdi de hâlâ sorduğumuz “Ne yapmalı?!” sorusuna en doğru cevaptır. Bu soruyu sormayanlar, zaten hallerinden memnunlar, onlara bisözüm yok.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET