HÂL

Çok kullandığım ve sevdiğim kelimelerden biri hâl. Bildiğim üç anlamı var : Şimdiki zaman. Durum (insanın içinde bulunduğu psikolojik mod/mood, ruh hâli) ve Sebze-meyve satılan pazar. İlk iki anlam, birbiri ile bağlantılı, zaman anlamındaki hâl de içimizde.

Zamanı, geçmiş/mâzi, hâl/şimdi ve gelecek/istikbâl şeklinde üçe ayırırız. Geçmiş zaman da geçmişte hâl idi; gelecek de hâl olacak; zamanda, hâl esastır. = Dem bu demdir. Bu ânın = şimdinin kıymetini bilmek lâzımdır. 

Geçmişteki hâlimizle şimdiki hâlimiz arasında olumlu bir fark varsa, hâlimiz (2. anlam) olumluya doğrudur; olumsuz bir fark varsa, işlerimiz (= hâlimiz) kötüye gidiyor demektir.

Her hâldeki hâlimiz (ilk hâl, zamanı; ikinci hâl, durumu bildirir), özeldir; ya güzeldir ya da çirkin. Güzel olmasını istiyorsak, her hâli (= ânı) güzel geçirmeliyiz. Hayatımız, hâllerimizin birikimidir. Hayatımızda istikrar ve tekâmül arıyorsak, bir önceki hâlimiz bir sonraki hâlimizden daha iyi ve her hâlimiz de birbirleri ile tutarlı ve uyumlu olmalıdır, ki istikbâldeki hâlimiz güzel olsun ve pişmanlık yaşamayalım.

Hayatımızı kemâle doğru taşımak = insan-ı kâmil olmak, hedefimiz olmalı; mevcut hâlimizle yetinmemeliyiz. Bunun için istekli, kararlı ve azimli olmalıyız.

Kitâb (= Kur'ân), Elçilerin dilinden gelecekteki hâlimiz ile ilgili duâlar (= istekler, arzular) ikram eder bize; bu duâlar aynı zamanda bize hedef de gösterirler. Bunlardan bir kaçı ve Efendimizden bize intikal eden bir duâ ile sözü sonlandıracağım. Önce Kitâb’takiler. Bu duâlar genelde Rabbenâ ve Rabbi ile başlar ve devam ederler; ben, yer kaplamasın diye onların ilk iki kelimesini ve geçtiği yerleri vereceğim.

Rabbenâ âtinâ... (2/201.)

Rabbenâ-ğfirlî... (14/41.)

Rabbi calnî... (14/40.)

Rabbi heblî... (26/83. 37/100.)

Rabbi edhılnî... (17/80.)

Rabbi zidnî... (20/114.)

Rabbenâ lâ tüziğ... (3/8.)

Böyle ve bunlara benzer daha bir çok duâ formu var Kitâb’ta. Bu duâları namazda tahıyyâtta salli-bârik’ten sonra yapmak (= okumak, Rabbimizden istemek) bize de fayda sağlayabilir.

Duâ, kişinin içinde bulunduğu hâlin bir ifadesidir. Eğer kendimiz bir duâ formu oluşturamıyorsak, bu duâlardan hâlimize uygun olanlarla Rabbimize yalvarabiliriz. Rabbimiz, herhangi bir duâ formuna (= sözlü duâya) gerek kalmadan da bizim hâlimizi bilir, bizi anlar.

Söz ve eylem, kişinin içinde bulunduğu hâli “tam” yansıtmaz = dışa vurmaz. = Kişinin içinde bulunduğu hâl, tam olarak söze ve eyleme dökülemez ama her hâlimizi Rabbimiz tam ve mükemmelen bilir. Ben, işte böyle bir İlâh’a inanıyorum, O İlâh’ı Bir’liyorum ve “Lâ ilâhe illâ-l Allah” diyorum.

Herkes aynı hâlde (= aynı hâl ile) “Lâ ilâhe illâ-l Allah”, demez, diyemez; benden çook daha iyi (bir hâl ile) “Lâ ilâhe illâ-l Allah” diyenler elbette vardır. Herkes, içinde bulunduğu hâle (= psikolojik, sosyal vb. şart ve imkânlara, bilgi düzeyine vs.) göre “Lâ ilâhe illâ-l Allah” der; ve bu, onun Rabbi ile ilişkini (= mesafesini) gösterir. Bu Sözü = “Lâ ilâhe illâ-l Allah’ı” en kâmil şekilde (= hâlde) söyleyen kişi, elbette ki Efendimizdir.

Sözü uzattım. Efendimizin şu duâsı ile söze noktayı koyuyorum :

“Allahümme! Yâ Muhavvilel havli vel ahvâl, havvil hâlenâ ilâ ahsenil hâl.” = Allah’ım!. Ey hâlleri hâlden hâle çeviren Muhavvil!. Bizim hâlimizi de en iyi, en güzel (= ahsen) hâle tahvil et = çevir.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET