SON KİTÂB: KUR'ÂN

Bugün, biri WhatsApp’ıma, ömrünü tefsire vermiş Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün ‘Dinci Dedikodu Kültürü’ adını taşıyan videosunu gönderdi; videoyu dikkatle dinledim, sonra da zihnime böyle bir yazı (yazmak) düştü. 

Bence, videonun anahtar kavramı “dinci zibidilik”. Öztürk, “yaratıcı” biri, bu yüzden de sözleri tepki çekiyor. Sizler de bu yazıyı bir “tepki” olarak görebilir, okuyabilirsiniz.

Öztürk, “büyük sorularla, sorunlarla” uğraşıyor ama bitürlü işin içinden çıkamıyor. 

Neden?!.

Çünkü, Kur'ân’ı tarihe hapsediyor; Kur'ân, ‘geleceğe dair pek bi şey söylemiyor’ diyor ve yanılıyor. 

Tamam, Kur'ân tarihin belli bir döneminde inmiş bir Kitâb, ama “son sözünü söylememiş” bir Kitâb. Onun Sözünün ucu açık, geleceğe dair yönlendirmeleri = çook açık işaretleri de var. Bunlar görülmezse, Ona da bir “tarih kitabı” muamelesi (= tarihsellik) yapılır, yapılıyor.

Kur'ân, geçmiş tarihe dair gerçek bilgiler (= bildirimler) de verir, indiği tarihin gerçeklerine de değinir, gelecekte olacakları da haber verir.

O, son Kitâb’tır = son Hitab’tır. Buradaki son, tüm zamanları kapsayan bir sondur; Onun Sözünün üstüne söz söyleyebilecek hiçbir kimse, hiçbir Kitâb yoktur; ama bizim “zihnimiz kapalı ve donuk” olduğu için, Onu da donuk algılıyor, okuyor ve anlıyoruz. 

O, aslâ tüketilemeyecek bir Kitâb’tır = bir Hitab’tır.

O, bizim algımızın ve anlayışımızın ufkunu sonsuza = sonsuzluğa kadar açar. Bunu yaparken, işe, bizim mevcut algı ve anlayış düzeyimizden başlar; o gün de (610-632 arasında da) bunu o günkü muhataplarının algı ve anlayış düzeyinden yapmıştı. Biz, bugün Ona (= Kur'ân’a) onların algı ve anlayış düzeyinden bakmak (= Onu o şekilde okumak) zorunda değiliz.

O, herkese kendi düzeyinde/n hitap eder. = Herkes Ona kendi düzeyinde muhatap olur. O günün insanlarının cennet algısı, bağ-bahçe, ırmak, su, hûri ve gılman idi; büyük oranda bugün bizim de böyledir; ama Kur'ân bizi burada tutmuyor, “rıdvân-ün min-el Allah’ı ekber.” (de) diyor; bizi “o tarihte, indiği günde” bırakmıyor ama Öztürk, ısrarla “orada kalmış” gözüküyor; Son Kitâb’ın her zaman son sözü söyleyeceğini bitürlü göremiyor.

Bu iş, nasip işi. Duam = temennim onun da bir ân önce bunu görmesi ve kendisinin “dinci zibidiler” dediği zümreye dahil olmaması. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET