NANKÖR

Âdiyat 6. âyetteki (= İnsan, Rabbine karşı kesinlikle çook nankördür. = “inne-l insâne liRabbihî le-kenûd”; le-kenûd kelimesine nankör anlamı verilmiş.  Peşindeki âyet (100/7), “kendisi de buna şahittir.”, der.

Nankör, Farsça bir kelime; nan, ekmek; kör, kör; (verilen) ekmeğe (= her şeye) karşı kör, demek. İnsanın “kendisi de buna şahit”se bunun bilincinde = bile bile nankörlük ediyor. 2/152. 11/9. 14/34. 17/27. âyetlerdeki küfre (= kefûr, keffâr) de nankörlük anlamı veriliyor.

Kenûd ile kefûr, aynı anlama gelmemeli; kenûd, farklı bir ‘nankörlük’ olmalı ama ben bilemedim. Beş (5) büyük yeminden sonra bu âyetin gelmesi, bize çook önemli bişey söylemeli. Gerekçe : insan malı çook şedîd/şiddetli bir şekilde (= “innehû lihubbi-l hayri leşedîd.”) sevdiği için nankör. (Buradaki hayr, mal; hayır yapmak değil. Sad, 32’de de aynı anlam var. Süleyman a.s.’ın at sevgisi Ona Rabbini unutturmuştu!.) İnsan, malı seviyor, malı Veren’i unutuyor; ben kazandım diyor. Kefûr, keffâr (= kâfir), malı Veren’i inkâr ediyor; kenûd, malı Veren’i inkâr etmiyor fakat görmezden geliyor = yok sayıyor = unutuyor.

Unutkanlık, görmezden gelme, yok sayma da bir tür nankörlük. Bu nankörlüğü, büyük oranda “inanıyorum diyenler” (= bizler) yapıyor(uz). 

İlk beş (5) yemin, çook ciddî aktiviteler içeriyor. Mal sevgisi, bizi bu aktivitelerden uzak tutuyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET