BALIK

Balık, mitolojilerde ve dinlerde “simge” olarak da kullanılır. Kitâb’ta beş yerde geçer. (Araf, 163. Kehf, 61 ve 63. Saffat, 142 ve Kalem, 48.) Hemen hemen tüm mitolojilerde (Türk, Yunan, Hint, vb.) balık, bereketin, bolluğun ve kutsallığın sembolü olarak görülür.

Yaşam, suda başlamıştır; balık da suda yaşar.

Balığın yaşadığı su (= göl, nehir, deniz, okyanus) temizliği ve enginliği = sonsuzluğu; denizler ve okyanuslar, deryayı (= büyük âlemi); nehirler, bu deryaya kavuşmak için çırpınmayı sembolize ederler; göller ise, “durgunluğu ve tembelliği”; durgunluk, ölüm demektir. Denizlerdeki ve okyanuslardaki dalga, bize hareketi/canlılığı gösterir; denizler ve okyanuslar bazen çook kızarlar; hele de tusunami!. Neyse, ben balıktan söz edecektim. 

Balık, deniz canlısıdır ve bir çoook çeşidi vardır. Mezopotamya kültüründeki (= mitindeki) su tanrısı Enki (= Ea) bir balıktır. Balığın nazara iyi geldiği söylenir; ayrıca bu kültürde Tanrılara balık ikram edilir. Yunan mitolojisindeki güzellik tanrısı Afrodit’i denizdeki bir balık doğurmuştur, vs.

Cumartesi yasağında balıklar çoğalıyor, diğer günlerde azalıyordu. Bu, onlar yoldan çıktıkları için böyle oluyordu. (7/163.)

Tasavvufta deniz, birliği (vahdeti); balık ise, bu deryadaki bizleri ‘temsil’ eder. Memleketimde metfun Şeyh Ali Semerkandî’nin balıklarla arası iyiymiş; suya düşen değerli şeyleri (= mücevherleri : yüzük, küpe vs.) ona balıklar getirirmiş. 

Hz. Yunus’u, Yunus balığı kurtarmıştır. Hz. İsâ’nın son yemeği balık-ekmektir. Nemrut’un Hz. İbrâhim’i Urfa’da yaktığı alan, Balıklı Göle dönüşmüştür.

Mûsâ’nın uzun yolculuğu sırasındaki gıdası da bir balıktı. Bu balığı arkadaşı (= fetâ), deniz kıyısında dinlendikleri sırada unutmuş, balık da canlanıp denize kaçmıştı; Kitâb bunu “acabâ”! diye ifâde eder. (18/63.) Aslında o balığın unutulduğu yer, “kendisine rahmet edilen ve ilim verilen” kulla buluşma yeridir. (18/65.); o balık onlara “yer, yol göstermiştir!.”

O kul onlara (= aslında sadece Mûsâ’ya) ne öğretmiştir?!.

“Durup-dururken” gemiyi neden deldiğini.

Masum bir çocuğu neden öldürdüğünü. 

Yıkık duvarı neden tamir ettiğini.

Daha çook şey öğretecekti ama Mûsâ sabredemedi.

...

Rabbin engiiin deryasında çoook balık var; yeter ki onlarla “konuşmasını”!, onların bize verdiği işaretleri = âyetleri “okumasını” bilelim; onları sadece tütekim metaı, omega-3 ve protein deposu olarak görmeyelim.

Aslında biz de, hava ve kara denizinde yüzen/yaşayan “balık hafızalı balıklar”! değil miyiz?!. Ben öyleyim, sizi bilmem; siz öyle değilseniz, elbette sözüm size değil, (= meclisten dışarı).

Balıklar da bilir mi?!.

Bilmiyoruz ama onlar da bize bazı şeyler öğretir.

Biz, yine de her daim iyilik edip atalım denize; balıklar bilmezse de onları Yaratan = Hâlıq bilir, diyelim; bunu yaparsak, O Hâlıq, belki bize de bir “balık” gönderir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET