YANAN ÇALI

Mûsâ (a.s.), bu çalıyı Medyen’den dönerken, Tûr Dağında gördü.

Medyen’den niye ve nereye dönüyordu?!.

Medyen, Hz. Şuayb’ın memleketi; Hz. Mûsâ da Onun damadı; Hz. Mûsâ, orada 8-10 yıl kaldı, bu sürede ciddî bir eğitim aldı.

Ailesi ile memleketine (= Mısır’a) dönerken gördü, bu çalıyı.

Mûsâ (a.s.), kendince, kendine iyi niyetle bir görev (= misyon) tayin etmişti. Orada (= Tûr Dağında) bu görevi “tescillendi”!.

Buna, bu çalı (= bu çalıda yanan ateş) sebep oldu.

Aslında o ateş, Mûsâ (a.s.)’ın içinde de yanıyordu; yoksa o ateşi “göremezdi”!.

Ailesine, “Durun = Bekleyin!. Ben bir ateş gördüm, size de ondan bir “kor” getireyim.”, dedi. (Bknz. 20/10.)

Durmak, vakfedir. Vakfe, arafattır; Arafat, vakfedir. Vakfe, içe bakış, içe dönüş, düşünüş, kendini tanıyıştır.

Orada, Ona seslenildi. “İnnî Ene Rabbük... = Ben Senin Rabbinim...” (20/11.) ‘Ehyeh aş’er...’ (Tevrat-Çıkış, 3/14.) Tevrat’taki Tanrı, Yahve’dir; Ehyeh, Yahve’dir; bu ifade de ‘Ben, Benim’ demektir.

Tanrı (= Allah), o çalı ile Mûsâ (a.s.)’ı oraya çağırmıştır.

Mûsâ (a.s.)’ın içinde “o ateş yanmasa” idi, O oraya çağrılmazdı; O, orada yanan ateşi görmezdi.

“İki ateş” bir araya gelince (buluşunca) orası, mukaddes bir vâdiye (= ‘bi-l vâdi-l mukaddes-i Tuvâ’ya) dönüşmüştür. (20/11.)

Orada Ona “bazı sözler” söylenmiş (= yüklenmiş) ve “Firavun’a git!...” denilmiştir. (20/24.)

Bu bize ne söyler?!.

Firavunlara gidecek adamların “içinde ve dışında kutsal bir ateşin” yanmasını, yanıyor olmasını; bu ateştir, onları ateşleyecek olan.

Bizim içimizde (tabiî ki dışımızda) “yanan bir çalı = ateş” yoksa, bizi Rabbimiz desteklemez ve bütün sözlerimiz ve eylemlerimiz karanlıkta kalır, boşa gider.

...

Mümkünse Sûrenin tamamını; değilse, ilk 35 âyetini dura-dura = düşüne-düşüne okuyalım, lütfen.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET