DUYURU = ÇAĞRI

Herhangi bir duyuruyu halka (= ahâliye, insanlara) yetkili otorite (= âmir), çeşitli yolları (= vasıtaları) kullanarak yapar. Eğer bu otorite resmî bir otorite ise, bu vasıta Resmî Gazete ve Basın-Yayın (= televizyon, gazete-dergi) ve internet; dînî bir otorite ise, müezzindir. Sözgelimi, askerlik çağına gelmiş gençler için celp dönemi çağrısı gibi çağrılar, birer duyurudur ve bu şekilde yapılır. Bir iş için ihale açılacaksa, gazetelere ilânlar verilir, vb. Bazı duyuruların ise yaptırımı vardır; duyuruda belirtilen ilkelere (= kurallara) uyulmazsa, cezaî işlemler uygulanır. Kamu düzeni için bu ilkeler/kurallara uyulması şarttır.

Dînî alanda en bilinen, en yaygın duyuru (= çağrı) ise ezandır. Bu çağrı, günde beş kez, yüksek sesle tekrarlanır. Dünyada hiçbir duyuru, bu kadar sık tekrarlanmaz. 

Ezan, ne der, neye çağrıdır ve yaptırımı nedir?!.

Ezan, namaza (ve Allah’a) çağrıdır ve burada (= bu dünyada) herhangi bir yaptırımı da yoktur.

Ezan, Allah’ın en büyük olduğunu, Allah’tan başka kimsenin büyük olmadığını söyleyerek söze başlar ve bunu dört kez tekrarlar. = Allah-u Ekber. 

Sonra, Allah’tan başka bir ilâhın olmadığını ilân eder. = Eşhedü en Lâ ilâhe illâ-l Allah. 

Sonra da Hz. Muhammed (s.a.v.) Allah’ın Elçisidir (= Rasûlüdür); Allah, emir ve yasaklarını Hz. Muhammed (s.a.v.) eliyle (= yoluyla) insanlara bildirmektedir, der. = Eşhedü enne Muhammed-r Rasûlüllah.

Bu duyuruyu = bu çağrıyı yapan müezzin, bu iki cümleyi söylerken “eşhedü” kelimesini kullanır. Eşhedü, ‘ben şahidim, ben biliyorum’ demektir.

Sonra, ‘hadi siz de gelin ve buna ortak olun’, anlamında “hayye ale’s salah”, denir.

Salât, salahtır. Namaz, sulhtur. = “hayye ale’s salah”.

Salât (= namaz), felahtır = kurtuluştur. = “hayye ale’s felâh”

Salât, صلوة şeklinde yazılır. Bu kelimenin sonundaki yuvarlak ‘te’, dururken ‘he’ diye okunur; zekâtta زكاة da durum aynıdır. Kelime sonlarında durduğumuzda yuvarlak ‘te’ler’, he’ye döner; eqîmu-s salah, îtâ-z zekâh, gibi. Bu he’ler (= ه), ha (= ح) gibi sert değildirler; salâh’ın ve felâh’ın ha’ları (= ح), serttir.

Salâh ve felâh ( صلاح/ فلاح), barış, rahatlık, huzur; kurtuluş ve selâmet demektir. Ezan, salâta (= namaza); salât (= namaz) da bireyin ve toplumun huzuru, rahatı ve kurtuluşuna bir çağrıdır; bu çağrıya uyan = salâtı (= namazı) hakkı ile ikâme (= edâ) eden, kurtulur, huzur bulur; etmeyen veya edemeyen de “sürünür”!.

Salât (= namaz) çağrısının yaptırımı burada kişiseldir = vicdanîdir; o çağrıya uyanların mevcut/şu ândaki ve gelecekteki hâlleri = psikolojileri, sosyolojileri rahat olur; uymayanlar ise kıvranır.

Salât (= namaz) çağrısına = ezana kulak verenleri (sadece dinleyenleri değil) ve bu çağrının gereklerini gereği gibi yerine getirenleri (= namazlarını ikâme edenleri), salâh ve felâh beklemektedir. 

Allah-u Ekber. Allah-u Ekber. 

Lâ ilâhe illâ-l Allah. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET