KÂBE

Kâbe : Mekke’de bulunan ilk (küp) ev. (Kâbe, küp demek). Beytullah = Allah’ın Evi. Bu Evi, ilk kez, ilk insan Hz. Âdem’in; sonra da (oğlu Hz. İsmâil ile birlikte) Hz. İbrâhim’in yaptığı söylenir.

Hâli-vakti yerinde olan her Müslümanın, bu Evi ziyâret = hacc etmesi istenir, farzdır.

Ne vardır O Ev’de ve civarında?!.

Şeâir. = Apaçık âyetler ve İbrâhim’in Makamı. 

Orada, bazı yasaklar da vardır; normal zamanlardaki gibi hareket edilemez.

Nelerdir o yasaklar?!.

Helâl bile olsa kadınlara yaklaşmak, fısk etmek (= günah işlemek), kavga etmek, saçın bir telini bile koparmak, sinek-böcek öldürmek, vb. şeyler yasaktır.

Bunlar bize ne söyler?!.

Daha dikkatli, doğa ile daha uyumlu bir hayat yaşamamızı.

Hacı, oraya kübik taşlardan yapılmış, 120-130 metrekare bir binayı görmeye gitmiyor; oradaki âyetleri görerek hayatına “çeki-düzen” vermeye gidiyor. Orada, o zor şartlarda bireysel, toplumsal ve siyasal olarak Allah’ın dinine uygun yaşamış insanların hayatlarından izler (= işaretler = âyetler) görmeye gidiyor.

Bu izleri (= işaretleri = âyetleri) görmeden = anlamadan gelenler de, gelince o izlere (= işaretlere = âyetlere) göre bir hayat yaşamayanlar da bence hacı olmuş sayılmazlar; onlar, Allah Orada, O Ev’de yaşıyor diye inanarak Oraya giden çocuklara benzerler.

Bu sözlerimden Oraya gidilmemesi gibi bir anlam çıkarılmasın. Kesinlikle gidilmeli ama hazırlıklı gidilmeli; hatta gitme teşvik bile edilmeli.

Neden?!.

Bi çook sebebi var. Bence bu sebeplerin ilki, kapitalistçe = para için yaşanan bu çağda, haccın, kapitalin (paranın) elden çıkması = çıkarılması için çook iyi bir vesîle olması. Düşünün, insanlar (= Müslümanlar) bir ömür para için çalışıyor; zar-zor üç-beş kuruş biriktiriyor ve bu birikimlerini (az da değil, bugün bir kişinin haccı 250-300 bin TL) gözden çıkarabiliyor; bu, az-uz bişey değil!.

Kişinin içindeki manevî duygu ifadeye hiç gelmez.

Hacca gidenin gözü (duyguları) ve aklı hâlâ keskinse!, bişeyler kapma ihtimali de var.

Öğrenmenin üç şekli var. Görsel, İşitsel ve Kinestetik. Oraya sadece “taş”! görmeye gitmemişsek, Orada bu üç öğrenme şekli de var. Orada, insanın tüm duyargaları açık, açılıyor. 

İşi orada bırakmazsak, Hacc (ve Umre) bize çook şeyler öğretiyor. Ben, henüz hacca gidemedim ama umreye gittim. Umrede, çoğu izleri (= işaretleri = âyetleri) göremedim; sanırım o izlerin (= işaretlerin = âyetlerin) biçoğu hac zamanında (= hac mevsiminde) hacılarla ortaya çıkıyor.

İhram, bize temizliği ve eşitliği; Arafat, bilgiyi ve irfanı; Tavaf, işlerimizin  merkezine Allah’ı = Allah’ın Rızasını = Allah’ın Evini almayı, koymayı; Sa’y, çalışıp-çabalamayı; Mina = şeytan taşlama, kötülükle ve kötülerle mücadele etmeyi işaret eder. Bu işaretler (= âyetler), Orada zaten vardır, Ora = O Ev ve civarı, harem bölgesidir, bizler o işaretleri (= âyetleri) Oradan döndüğümüz yerde, kendi evlerimizde (memleketlerimizde) görünür kılmak için Oraya = O Ev’e, O Ev’i ziyarete gidiyoruz. Bu yüzden Kâbe, bizi ma’nen ve ahlâken daha yukarılara taşıyor. Oraya gidemeyenler için de yön = kıble belirliyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET