BİRAZ İNSAN...
“Biz, insanı karma/karışık bir nutfeden yarattık. İmtihan etmek için de onu işitme ve görme ile donattık. Ona yolu da gösterdik (= “innâ hedeynâhu’s sebîle”), o ister şükreder, ister nankörlük eder.” (76/2-3) O nutfeye, işitme, görme ve hidayeti bulma kabiliyeti yüklenmiş. Buradaki işitme ve görme duyusu, öteki duyuları da (koklama, tatma ve dokunmayı da) temsil eder. Pekiî bu duyuların hidayetle nasıl bir ilişkisi var?!. İnsan duyuları (beş duyu : görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma), insanın dışa açılan/dokunan kapıları ve pencereleri; insan, dışardan verileri bunlarla içeri/içine alır. Bu alma işine algı denir. Alınan algılar, akılda (= zihinde) işlenir, değerlenir; bilgi oluşur. Bu bilgiler kalbe iner, duygu oluşur. Aslında algı, dışardan duyu organları ile alınanların (ham verilerin) işlenmiş, bilgi ve duyguya dönüşmüş hâlidir. Modern psikoloji algıyı, bilgiyi ve duyguyu ayırarak insan bütünlüğünü parçalar. İnsan bütünlüğü parçalanınca da her bir organa yaslanan alanlar özerk