ZİNDAN

Zindan, hem dar hem karanlık hem de sıkıcı ve sıkıntılı bir yerdir.

Kimine göre dünya da bir zindandır. 

Kime göre?!.

Önünü, arkasını, sağını, solunu göremeyenlere göre.

“Onların önlerinde, arkalarında, sağlarında, sollarında setler (= engeller, duvarlar) vardır; baksalar da göremezler.” (36/Yasin, 8.)

Niye?!.

Çünkü, onlara bir Işık (= Nûr = Kitâb/Kur’ân) inmiş, ama onlar Ona inanmamışlardır. (Bknz. Yasin ilk 7 âyet)

Onlar, O’na/Ona (= Allah’a ve Kitâb’a) inanmayınca, başlarına gelen her şeyi, musîbet (= kendilerine yapılan bir kötülük) zannederler; işin içinden çıkamaz, bunalıma (= zindana) girerler. Oysa, insanın başına gelen her şey, onun “denenmesi, sınanması” içindir; ucu açıktır, henüz bitmemiş, faturası henüz önüne gelmemiştir. Fatura, (âhirette; bize göre bunlar “iyi olsun, kötü olsun”!) onlara burada verdiğimiz tepkiye göre kesilecektir.

...

Mûsâ, bu iyilik ve kötülük denizinin (= iki denizin) birleştiği yere kadar gideceğim, demişti genç yoldaşına. (= arkadaşına = fetâsına) Oraya varınca Onu, ‘kendisine ilim ve rahmet verilen bir kul’ karşıladı. Mûsâ : “Bana da öğret”, dedi. Kul : “Sabredemezsin”, dedi. ... Mûsâ sabredemedi... (Bknz. 18/60-82)

Bu dünyada iki tür deniz var; biri  acı (= tuzlu), biri tatlı. Kimine, kötülük tatlı gelir; kimine de iyilik. = Kimine, kötülük acı gelir; kimine de iyilik. Başlarına gelen her şeyi kötü görenler (= Nietzsche ve Camus gibiler), kendilerini sürekli zindanda hissederler. İyilik ve kötülükleri birer “imtihan olarak” görenler ise, ileriyi (= âqıbeti) görürler, âhireti düşünürler ve başlarına gelen iyiliklere şükreder, kötülüklere sabrederler; bunların ufku açık, vizyonları geniştir.

Hiç inananla inanmayan bir ve aynı (= müsâvî) olur mu?!. Nasıl hüküm veriyorsunuz?!. (Bknz. 32/16. 68/35-36.)

İnanan, iki dünyada da “rahatken”!; inanmayan, iki dünyada da zindandadır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM