İLİM/LER

Aslında ilim/bilim, bir bütündür; (= “İlim, bir nokta idi, onu cahiller (= ilimler diye) çoğaltmıştır.” Hz. Ali (r. anh.)

Bu çoğaltılan ilim, en temelde : şuhûdî ve gaybî ilimler (= şehâdet ve gayb) diye ikiye ayrılır. Felsefede buna fizik ve metafizik denir. Modern bilim ise buna, doğal (= fen bilimleri) ve insanî (= sosyal) bilimler der. Bu iki bilim arasında bir çok bilim vardır. Matematik, mühendislik, mantık, astronomi, gibi. Doğal (= fen) bilimler : Fizik, Kimya, Biyoloji, Tıp, Coğrafya, vb. İnsanî (= sosyal) bilimler : Dil, Sosyoloji, Psikoloji, Tarih, Antropoloji, Din, vb. Bunlara, duyusal, duygusal ve aklî bilimler de denir. Bu bilimlerin sınıflaması (= tasnifi), geçerli kabul edilen (bilimsel) paradigmaya göre yapılır. Biz, kütüphanecilikte (adı, Bilgi-Belge Yönetimi oldu) iki sınıflama (= tasnif) öğrenmiştik = DOS ve LC. Doğa bilimleri, duyu ve akla (= gözlem ve deneye); insanî bilimler, duygu ve akla (= mahsusât ve ma’kulâta) dayanırlar. Modern bilim, tüm bilimleri matematiğe yaslar, indirger; çünkü matematik, hem somut hem soyuttur. ( = aritmetik sayı; geometri şekildir.) Sayı (= aritmetik), 1, 2, 3, 4, ...9’dan; şekil (= geometri), nokta, çizgi ve yüzeyden oluşur. Sayı, miktar; şekil, mekân bildirir. Doğal şeylerin (varlıkların), hem miktarı hem mekânı olur ve uzayda yer kaplarlar...

Bilme (= ilim elde etme), soru sorma ve o sorulara verilen cevaplarla mümkündür. 9 çeşit soru vardır : Mi/Mı (= هل veya ا/ ام). Ne (= ما = Mâhiyet). Kaç (= كم = Kemiyet). Nasıl (= كيف = Keyfiyet). Niçin/Neden (=  لم/لماذا). Nerede (= اين). Hangisi (=  اى) Ne zaman (= متى) ve Kim (= من).

Bilim, nasıl; felsefe, ne; din, niçin sorularını sorar; diğerleri, ara sorulardır. Bilimden felsefeye, felsefeden dine (= fizikten metafiziğe) geçemeyenler, kendilerini âlim ilân etmesinler; onlar, yarı âlimlerdir. Din, varlığın (insan dahil) ne ve nasıl olduğu (= nasıl yaratıldığı) sorularının yanında niçin yaratıldığının da cevabını verir. Din (ilmi), bütün ilimleri kapsayan bir ilimdir. Platon (= Eflatun), akademisine ‘matematik (geometri) bilmeyenlerin giremeyeceğini’ söylemiş; bence, matematik (aritmetik ve geometri) ve felsefe bilmeyenlerin ilâhiyatta (din öğreten okullarda) öğretici (= hoca) olmaması gerektiğini söyleseydi daha doğru bir söz söylemiş olurdu. Bize din diye öğretilen dînî bilginin, altı boş; dinin hayatla irtibatı kurulamıyor; din öğretimi yüzeysel veriliyor; Dini iyi bilen/bilinçli müslümanlar ve iyi fakihler (= müçtehitler, hocalar) yetişmiyor. Oysa din, hayatın her alanına (miras, ticaret/ekonomi, zekât/vergi,  siyaset, aile, cemaat/toplum, bireysel ve toplu ibâdet, inanç/psikoloji, âhiret, vb.) dair hükümler va’zediyor.

İlimleri tevhid eden (= birleştiren), ne bilimdir ne felsefe, sadece dindir. Dinde akıl, aslâ devre dışı değildir; dînî haber (= vahiy) akla yardım eder, aklın yetersiz (çaresiz) kaldığı yerlerde, aklın önünü açar; vahiy, küllî (= evrensel, ilâhî) akıldır.

İlim, imanla (= akıl, vahiyle) çatışmaz. İkisi de hidâyet rehberidir, ilâhîdir/tanrısaldır. Tanrı, abes iş yapmaz. Akıl, hidâyet-i âmme; vahiy, hidâyet-i hâssedir. En değerli ilim, din ilmidir; din ilmi bizi, EN DEĞERLİ ile (= Ma’rifetullâh ile) tanıştırır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM