UTANMAK

Biraz duygu.

Duygular, bizim içimizdeki, derinliğimizdeki gizli hâller; bu hâller : endişelenme, korkma, sevinme, çekinme, utanma, heyecanlanma, incinme, tiksinme, vb. şekillerde dışa (yüzümüze) vurur. Duyguların çoğu, sosyal; birazı, bireysel; hepsi tepkiseldir. (Etki-tepki sonucu oluşurlar.) Sosyal duygular, sosyal normlara aykırı davrandığımızda açığa çıkarlar. Bireysel (kendiliğinden açığa çıkan) duygular, özdenetim/öz eleştiri ile (= iç muhasebe ile) kendini belli eder. Ayrıca Mü’min kişinin, Rabbi karşısındaki duygularını da hesaba katmalı, unutmamalıyız.

Duygular :

1) Başkasından, başkalarından.

2) Kişinin kendinden. Ve

3) Kişinin Rabbi karşısındaki hâlinden kaynaklanabilir.

Bu üç hâli, utanma duygusu bağlamında analiz etmeyi deneyeceğim.

‘Allah’tan korkmuyorsan, kuldan utan!.’ sözü, sosyal norma (başkalarına, ortak karara) dayanır. Biri bize insanî açıdan bir iyilik (yardım) yapmışsa, ona kötülük yapamayız; fıtratımız bozulmamış ve yapmışsak, utanırız. Oysa o iyiliği yapan kişi, o iyiliği bizi utandırmak için yapmamış, insanlığından yapmıştır.

İnsanî, fıtrî ve sosyal/toplumsal sorumluluk duygumuzu kaybetmemişsek, topluma (ve devlete) karşı suç işlemekten çekinir; işlemişsek, kendimizi suçlu hisseder, insan (= toplum) içine çıkmaya utanırız.

Utanma, etki-tepki ve mukayese sonucu oluşur, demiştim. İyi insanlar, yaptıkları iyiliği, bir başkasını utandırmak için yapmazlar; kendileri iyi oldukları için yaparlar. (Kötülük yapan birine ders vermek için iyilik yapılabilir.)

Kötü insanlar, kendilerine iyilik yapılsa bile, onlara kötülük yapmaktan utanmazlar; onlarda ahlâk ve norm kaybolmuş; utanma duygusu (= ar, nâmus ve hayâ) yok olmuştur. Onlarda müstehcenlik (beden teşhiri), küfür (sözün müstehcenliği) ve haksızlık, şeytanî bir ahlâka dönüşmüştür.

...

Mü’min, iyi bir Mü’minse, günah işlemekten utanır. Çünkü ona her türlü iyiliği yapan Rabbidir. O, günahı Rabbin iyiliklerine nankörlük olarak görür ve Rabbinin Sözünü dinlememekten (çiğnemekten) utanır.

Yine bir Mü’min, kendinden daha iyi bir Mü’minin davranışlarını (iyiliklerini) gördüğünde, kendinden utanır. İyi bir Mü’min, hiçbir Mü’mini utandırmak için iş yapmaz, sırf Allah’ın Rızasını kazanmak için iş yapar, ama öteki Mü’min, onun bu davranışını görünce, “kendi mü’minliğinden utanır.”!. = kendi mü’minliğini gizler. Örnek mi istiyorsunuz?!. Fahr-i Kâinat (= Efendimiz), en iyi, en mükemmel Mü’min iken, ayakları şişene kadar ‘namaz’ kılarmış!; biz o işi 5-10 dakikada hâllediyoruz!. Onun Ashabı, infâka, bütün malı ile (en azından mallarının yarısı ile) katılıyormuş!; biz malımızın binde birini (1/1000) veya yüzde birini (1/100) verirken canımız yanıyor/acıyor. Onların bu hâlleri bizi utandırmamalı mı?!. Utandırmıyorsa, biz O insanların hayatlarını (= Siyeri, İslâm Tarihini) ‘iş olsun’! diye okuyoruz, demektir.

Kişinin kendinden, başkalarından ve en önemlisi de Rabbinden utanması, bence iyi bişey!.

Sizce?!...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM