BİLMEK, FARKINA VARMAKTIR.
Fark, beni senden; seni benden; şeyleri birbirinden ayıran şeydir. Herkes ve her şey “aynı” olsaydı, hiç kimse ve hiçbir şey birbirinden farklı olmazdı.
Pekiî, farkına varmak
(= bilmek), iyi bişey midir?!.
Bu sorunun cevabını
bize iki şey verir : Uyku ânı ve (cinsel) birleşme ânı. Uykuda da o ânda da hiçbir
şeyin farkına varmayız.
Öyleyse, hiçbir
şeyin farkına varmayanlar, ya sürekli uykuda ya da sürekli o ândadırlar, diyebilir
miyiz?!. İkinci hâl, sürekli yaşanamayacağına göre, hiçbir şeyin farkına varamayanlara
“uyur-gezer” diyebilir miyiz?!.
Uyanıklık (= yakaza
hâli), Kitâb’ta sadece bir yerde, Ashab-ı Kehf kıssasında geçer. (18/18). “Sen onları
uyanık sanırdın, halbuki onlar uyuyorlardı.” 300 yıl uyudular; sonra uyandırıldılar.
(= diriltildiler = beasnâküm, 19. âyet) 300 yıl boyunca hiçbir şeyin farkına varmadılar.
Sizce, onların hiçbir
şeyin farkına varmadıkları bu süre, onların yaşamlarına dahil midir?!. Veya şöyle
sorayım : Hayatta hiçbir şeyin farkına varmazsak, yaşamış sayılır mıyız?!.
Bu soruları, zaman
zaman kendi kendimize soralım.
İnsan, hem kendinin
farkına varan = kendini/nefsini bilen (= bildiğini bilen), hem ötekinin (= dış dünyanın)
farkına varan, bu sayede de Rabbini “fark eden”! mükemmel bir canlıdır; bu fark
(= bilgi), bir insanda yoksa, sizce o, insan olmayı hak eder mi?!.
Ben, yakaza (= uyanıklık
= kendini ve ötekini bilme) hâlini vecd (= kendinden geçme, istiğrak) hâline tercih
ederim. Bilmenin (= farkına varmanın) zevkini hiçbir zevke değişmem; hele de bu
bilme, Rabbi bilmeye yol veriyorsa.
Yorumlar
Yorum Gönder