EYLEM DİLİ & SÖYLEM DİLİ
Biz dili, söylem için kullanırız; aslında dil, eylem/ler/den (= jest, mimik ve hareketlerden) doğmuştur. İnsanların ihtiyaçları önce tavırlarına (= beden dillerine) yansımış; sonra bunlar, seslere ve işaretlere (= söylemlere) dönüşmüş; sonra da eylem, söylemden kopmuştur. Söylem, eylemden kopunca, yalan söylemek de “olağan hâle” gelmiştir.
Bütün mesele, söylem
dilini, eylem dili ile uyumlu hâle getirmektir. Din buna, hâl dili ve kâl dili der;
iki dilin uyumlu olmasını, münafıklık yapılmamasını ister.
Söylem dili, eylem
diline uymayan mesleğin ne olduğunu siz benden daha iyi biliyorsunuz. Bu, son zamanlarda
din alanına da taşındı. “Hocanın dediğini yap ama yaptığını yapma.” sözü, neredeyse
motto oldu. Akademideki hocanın böyle bir uyum problemi zaten yok; onlar, amelî
bilgi (= ahlâk) ile değil, nazarî (= teorik) bilgi ile ilgilenirler.
Yorumlar
Yorum Gönder