ÇÜRÜME & FIRSATÇILIK
Her anlamda bir çürüme (kokuşma da diyebiliriz) yaşıyoruz. Toplum çürüyor. = Sosyal/toplumsal, siyasal ve kültürel olarak çürüyoruz. Bunun en bariz göstergesi, ekonomik alanda yaşanıyor; diğer alanlar (siyaset, eğitim, medya, kültür, aile) o kadar bariz değil ama yakında oralardan da kötü kokular almaya başlayacağız. Hepsinin temelinde, ahlâkî çürüme var. Bu çürüme önlenemezse (= tedavî edilemezse), yıkım kaçınılmaz olur. Bu çürümenin ilâcı din. Bu çürüme, laik eğitimle (= dinden uzaklaşma ile) başladı.
Bu
ülkenin ilk zenginleri (= ilk burjuvaları), I. Dünya ve Kurtuluş Savaşının fırsatçıları.
Bunlar, devletle ve yabancılarla iş yapan taşeronlar.
Devletin
maarif (= Millî Eğitim) politikalarını da, kalkınma politikalarını da şeklini de
bunlar belirledi. (= Tevhidî Tedrisât Kanununu bunlar çıkardı, eğitimi dizayn etmesi
için John Dewey’i bunlar çağırdı.)
Bu
eğitim sistemi 100 yılda her alanda fırsatçılar üretti. Bunlar için en kutsal olan
şey, en kısa zamanda en çok parayı kazanmak. Bunun için her yol mubah. (= makyavelizm,
pragmatizm). Bunlar, önce devletten ihâleler alarak, sonra da devlete (yüksek faizle)
borçlar vererek devleti ve milleti sömürdüler.
Tüm
dünyada (kapitalist) sistem bu şekilde çalışıyor. Orta direk (= orta sınıf) diye
bişey neredeyse kalmadı; zengin, daha zengin; fakir, daha fakir; fakirler de modern
köleler hâline geldi. Bu fakirlerin, bu sistemde normal yollardan zengin olması
hayal, ama medya yoluyla pompalanan egemen kültür (= diziler vs.) bu fakirlere hâlâ
umut dağıtıyor; onlar da önlerine çıkan ilk fırsatı değerlendiriyor, fırsatçılık
yapıyor.
Yüksek
enflasyon da bu fırsatlardan biri. Normal fiyat artışları %100 ise, bunlar enflasyonu
%200, %300 gibi algılıyor ve ellerindeki ürünlere (= evlere, arabalara, mallara)
ona göre fiyat biçiyor; aşağıda olanları (= çok daha fakir olanları) eziyorlar,
vurun garibana! diyorlar. Bu, modern-ekonomik zulümdür. “Alma garibanın âhını, çıkar
aheste aheste.” Çıkacak, çıkıyor. 500 mlt’lik Allah’ın suyu, 50 TL, havaalanlarında
100 TL. Ev kiraları 30-40.000 sınırına dayandı. Emekli 12.500, asgarî ücretli
17.000 TL maaş alıyor. İlk fahiş fiyat yazımı blogda, 25 Eylül 2021’de yazmıştım;
ikincisini de, 4 Kasım 2021’de. Orada, küresel şirketlerin, ulus devletleri yönettiğine,
küresel kapitalizme ve tekelleşmeye dikkat çekmiştim.
Fırsatçılık,
sadece ekonomik alanda (olanda) değil; siyasî alanda da benzer fırsatçılıklar var,
yaşanıyor; parti fark etmiyor. Torpil. İlkesizlik. (= Dün öyleydi; bugün böyle.)
Nepotizm. Ehil olmadığı hâlde, dayısı/tanıdığı vasıtasıyla yüksek bürokrasiye atananlar.
Devleti (= milletin malını), zenginleşmenin aracı olarak görenler; ‘devletin malı
deniz, yemeyen domuz.’, diyenler; biraz zıkkımlanın!; yakında burnunuzdan fitil
fitil gelecek.
“Tatlı
tatlı yemenin, acı acı geğirmesi (ben, böğürmesi diyorum) olurmuş.”
Fırsatçılığın
her türlüsü bu millete zulümdür; zulüm ile hiç kimse âbâd olmamıştır.
Yaşananlar,
tam bir ahlâkî çürüme. Dînî (= vicdanî) denetim (= Allah korkusu, âhiret/hesap şuuru)
olmazsa, ahlâk olmaz ve bu durum kaçınılmaz olur.
Yorumlar
Yorum Gönder