DÎNÎ & AKLÎ

Dînî olan, aklî olandır; ikisinin kaynağı da ilâhîdir.

Din, aklî olanı aşar; aştığı alan gayr-i aklî = akıl dışı değildir, henüz o alanı akıl keşfedememiştir. Din ile aklı çatıştıranlar (= Sartre, Camus, Nietzsche, vb.), akılsız değillerse de akıllarının hakkını tam veremeyenler, akıllarını yarı yolda terk edenlerdir.

Akla ters olan, gayr-i aklîdir = irrasyoneldir = akıl dışıdır, ama aklın henüz kavrayamadığı şeyler, gayr-i aklî = irrasyonel = akıl dışı değildir.

Felsefenin düalizmi = Fizik- Metafizik, Fenomen-Numen, Madde-İde/a (= Materyalizm-İdealizm); dinin, daha doğrusu dînî kültürün ruh-beden, hayat-ölüm, dünya-âhiret ayırımı, bence birer akıl yürütme süreçleridir. Akıl, biyerden başlayarak yol almalı ve bu yolculuk, sonsuz ve bitimsiz olmalı.

Bu yolculuğun buraya bakan kısmı, çoğu kez çoğu kişi için zikzaklı.

“İhdinâ’s sırât-al müsteqîm.”

Din, aklın henüz kavrayamadığı alanlarla ilgili de (= gaybdan da) bilgi verir. Gayb, gayr-i aklî = irrasyonel = akıldışı değil, henüz aklımızın ermediği alandır.

Aklî (= şuhûdî) alanla, henüz aklın ermediği (= gaybî) alan arasındaki sınır aşılmadan, --- çoğu kişi bu sınırı ölümle aşar; ölüm, aklın önündeki perdeyi kaldırır; çook az kişi ise bu sınırı (tahkikî) imanla aşar---, iki alanın birbiri ile çatışmadığı, aksine birbirini tamamladığı anlaşılamaz. İmansız olanlara, bu gaybî alan akıl dışı gelir.

Akıl dışı olanla, akıl ötesi olan (= henüz akledilemeyen), aynı değildir. “Akılsızlar”!, bunu akıl dışı sanıyorlar. Bu yüzden dine (= Allah’a) inanmıyor, güvenmiyorlar.

Yapmaları gereken, akıllarını doğru ve tam kullanmaktır.

...

Doğrunun doğru; yanlışın yanlış olduğunu bilmek; doğruyu yapmak, yanlışı yapmamak, aklî iken; Doğrunun yanlış; yanlışın doğru olduğunu bilmek; doğruyu yapmamak, yanlışı yapmak gayr-i aklîdir = akıl dışıdır.

Bizler, doğru ve yanlışı buradaki (= şuhûdî alemdeki) sonuçlarına bakarak değerlendiriyoruz (= onlara doğru veya yanlış diyoruz); oysa, onların öteye (= gaybî âleme) uzanan sonuçları da var.

Herkes, verdiği kararları ve eylemleri (= yaşadığı hayat) ile öteye “mektup” (= amel defteri) gönderiyor.

Burada yürüdüğümüz yol, ötede devam ediyor. Ölene kadar bu yolu değiştirme şansımız var, ölünce yok.

Din, bize yolun “sonundan”! (= bizi bekleyen âqıbetten) haberler veriyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM