METÂ'
Kitâb’ta türevleri ile birlikte 70 yerde geçer. Kelimenin, faydalanma, yararlanma, geçimlik, azıcık nimet, geçici zevk anlamları vardır. Dünya hayatı kastedildiğinde, kalîl (az) ve gurûr sıfatı ile kullanılır. = “metâun kalîlün” “ve mel hayat-id dünya illâ metâül gurûr.” Fiil hâli temetteâ; geçici eğlenme, kısa süreli zevklenme. Bu, kelimenin dînî kullanımı; bir de sosyolojik kullanımı var. Ben, Walter Benjamin’in kullanımını severim. O, maddî olsun ma’nevî olsun, alınıp-satılabilen her şeye metâ der. Bugün, kültür ürünleri de (= kitap, dergi, kaset, film, vb.); dînî ürünler de (= tesbih, takke, cübbe, cüz, parayla yasin, cüz ve hatim okuma, umre-hac ticareti, vb.), kadın (ve erkek) bedeni de, hatta ruhu da (kölelik nedir, sizce?!) birer metâya dönüşmüştür = alınıp-satılmakta, ticareti yapılmaktadır.
Bu işleri yapanlara
(= özellikle ahlâkın ve dinin sırtından ticaret yapanlara) Kitâb, “külû ve temettaû
kalîlâ, inneküm mücrimûn.” = Biraz yiyin-için (bakalım, sanki zıkkımlanın der, gibi!),
kesinlikle sizler mücrimler = suçlularsınız. (77/46) der.
Sizce, bugün ticareti
yapılmayan ne kaldı?!. Mülkiye (= siyaset), ticaret için; ilmiye (= diyanet ve akademi), ticaret için; kalemiye (= bürokrasi), ticaret için; seyfiye (= askeriye), ticaret
için... elbet bunlar yapılırken, belli miktarda geçimlik elde edilecek ama yetecek
kadar (= az veya standardı aşmadan); aksi hâlde bunlar da birer ticaret metâına
dönüşür, dönüştürülür. Yaşanan bu, değil mi, sizce?!.
“Bugün Allah için ne yaptın?!.” diye bize sorulsa, samimî bir şekilde şunu yaptım, diyebileceğimiz ne var,
ne kaldı?!.
Yorumlar
Yorum Gönder