ÖLÜM ve HAYAT
Ölümü niye önce yazdım?!. Mülk, 2. âyette öyle de ondan. “O (Allah), hanginizin daha güzel amel/iş yapacağını belirlemek (= liyeblüveküm) için ölümü ve hayatı yarattı...”
Hayatın
yaratılmasını az-çok anlıyoruz da ölümün yaratılması nasıl bişey?!. Meselâ,
hayat yaratılınca yaşanıyor da ölüm yaratılınca yaşanmıyor mu = ölünüyor mu?!.
Ölünüyorsa ölüm, hayatı öldürmek (= sona erdirmek) için yaratılıyor; sonra da
bi işe yaramıyor!.
Hayat,
ölümle sona eren bişeyse, güzel amel, olsa olsa sadece burada bir işe yarar;
çünkü ölüm, hayatı öldürdü ve artık yeniden hayat yok!.
Yeniden
bir hayatın olması için, ölümün öldürülmesi, hayatın ölmemesi veya devam etmesi
gerekiyor!.
Bu
mümkün mü?!. Fizîken (fenomenal olarak) mümkün görünmese de = herkes bedenen
ölüyor, anlayış ve inanış olarak mümkün = ruh ölmüyor, bütün yapıp-etmelerimiz
ruhumuza yükleniyor. Böyle bir anlayış ve inanışa sahip olmayanlar, hayatı
sadece bura/sı olarak görüyor, burada yaşamaya bakıyorlar ama onların bu
yaşantısını ölüm öldürüyor, onlar ölümü öldüremiyorlar.
Buradaki
ölümden (bedenin ölümünden) sonra yeni bir hayatın olacağına inananlar, hayatı
sadece bura/sı olarak görmüyor, buradaki hayatlarını öteye göre yaşıyorlar,
işte onların bu yaşantısı, ölümü öldürüyor; (onlar, burada bu şekilde yaşayarak
ölümü öldürebiliyorlar); buradaki hayatlarını, ötede ebedî = ölümsüz
yaşayacaklarına inanarak değerlendiriyorlar.
Ötekiler
(= ölüm sonrası hayata = âhirete inanmayanlar) veya ‘inanıyormuş gibi’
yaşayanlar, ölünce = âhirete varınca, ölümü öldürmeye = ölüp de kurtulmaya
çalışacaklar ama onlar hakkında ölüm hükmü verilmeyecek. = “lâ yugdâ aleyhim
feyemûtû” (35/36) Onlar, orada ne yaşayabilecekler ne de ölebilecekler. = “sümme
lâ yemûtü fîhâ ve lâ yahyâ.” (87/13) Çünkü onlar, burada ölümü öldürerek = ölüm
sonrası hayatı düşünerek yaşamadılar. Onlar, ötede ölümü (= ölmeyi) milyon, milyar,
... sonsuz kere isteyecekler ama onların ölümlerine de yaşamlarına da izin (= karar,
hüküm) verilmeyecek. Ölemeyecekler. Yaşayamayacaklar. Onlar, buradaki ölüm ve hayat
ilişkisini (çelişkisini!) çözememiş; ölüm, bizi öldürür, yeni bir daha hayat yok
= hayat, bu hayat, demiş; burada oyalanıp eğlenmişler; burada ölüm yokmuş gibi
= hiç ölmeyeceklermiş gibi; buradan başka bir hayat da yokmuş gibi yaşamışlardı.
Evet, onlara şimdi gerçekten ölüm de yok, hayat da.
Ölüm
meselesi o kadar önemli bir mesele ki, Rabbimiz Allah onu (ölümü) hayattan önce
zikretmiş. Bu meseleyi çözemeyenin hayatı (iki dünyada da) anlamsız olur, mahvolur.
Ölüm
sonrası hayatı düşünmeden ve bu amaçla zihnimizde ölümü öldürmeden (= ebedî yaşayacağımızı
düşünmeden) yaşarsak, bu dünya = bu hayat bizim için her şey olur ve ölüm gelince
de her şeyimiz mahvolur = yıkılırız, yanar-kavruluruz.
Şeytan
bizi cennette ebedî yaşam ile (= huld) kandırdı ama cennet bura değil, ona kandık,
buraya düştük; burayı ebedî (ölümsüz) yaşam olarak görürsek, o melûna bir kez daha
kanmış ve kaybetmiş oluruz. (Melûn, lânetli. Lânetliye kanan, onun peşine takılan
da lânetli olur.)
Cehennem,
şeytana uyan kâfirler ve mücrim günahkârlarla doldurulacak. (Bknz. 7/18. 32/14.
38/85)
Yorumlar
Yorum Gönder