SEYR-Ü SÜLÛK

Seyr, yürümek, harekete geçmek, sürmek, ilerlemek... Sülûk, SLK'den, tavır, davranış, gidişat; meslek de aynı kök.

Seyr-ü sülûk’ü tasavvuf, yukarıya doğru, manevî bir yolculuk olarak sistemleştirmiştir ama ben bu terimi gündelik alana/hayata taşımak istiyorum.

Hayat, bir seyr-ü sülûktür. Bu seyr-ü sülûkün yönü, aşağıya da yukarıya doğru da olabilir. = Esfel-i Sâfilîn & Ahsen-i Taqvîm.

Bu, nasıl olur?!.

İnsan, “sıfır noktasında, nötr olarak” yaratılmış bir varlıktır ama bu onda potansiyeldir, bilfiil değil, bilkuvvedir. Potansiyel, bilkuvve olanı insan, kendi arzu/istek, aklı, iradesi ve inancı ile harekete geçirir, bilfiil hâline getirir. Bu hareket aşağıya doğru olursa, alçalma; yukarıya doğru olursa, yükselme (= seyr-ü sülûk) başlar; yani seyr-ü sülûk, sadece yukarı doğru olmaz. Bu yolculuk, aşağıya da yukarıya da olabilir. 

İnsan, beden, nefs, akıl ve ruh varlığıdır. İstek/arzu, nefsin fonksiyonudur; onlar (= istekler), meşrû ve gayr-ı meşrû olur. Bedenin meşrû ve zorunlu istekleri : yeme-içme, barınma, bürünme; gayr-ı meşrû istekleri, bunları (iki yönde = çook az ve çook fazla) dengesiz kullanmadır. = İfrat ve tefrit. İfrat ve tefritin ölçüsünü, ihtiyacın maksadı (kastı) belirler. Meselâ, üç odalı bir ev (= barınak), tek çocuklu bir aile için lüksken; beş çocuklu bir aile için lüks olmayabilir.

Nefsin istekleri sınırsızdır. Tek eşlilik de çok eşlilik de nefsin cinsellik ihtiyacını karşılar. Karın, sade bir salata ile de doyar (körelir), 5 kap yemekle de. X model bir araba da Y model bir araba da bizi gideceğimiz yere götürür...

Tercihlerimizi bilgi düzeyimiz (cahilliğimiz dahil) belirler. İnsan nefsi, bedeninin (= bedenine taalluk eden) isteklerini sınırlamadıkça, aklî düzeye ( = aklının isteklerine) sıçrayamaz. Bedenin aşırı istekleri insanı aşağı (toprağa) çeker; beden topraktır. Akıl, bedenin üstündedir, baştadır; akıl, nefsi başa (yukarı) taşır. Ve bu nefsi (= insanı), ruhla (= ma’neviyatla ve kalple) tanıştırır. Ruh (= ma’neviyat, kalp) akılla anlaşılır. Ruh (= ma’neviyat, kalp), akıldan üstündür.

İnsanın yukarı doğru yolculuğu (= seyr-ü sülûkü), nefsin, bedenin isteklerini “sınırda veya dengede” tutarak, enerjisini aklın isteklerine (= bilmeye, bilgiye), oradan da kalbe yöneltmesi iledir. Bu yolculuğun (= seyr-ü sülûkün), sonu yoktur. yolculuk (= seyr-i sülûk), Allah’a doğrudur = ilalAllah. Bu yolculuğun (= seyr-ü sülûkün), Allah’a doğru (= ilalAllah) olması için, yaşamın zarurî ihtiyaçları haricindeki her ihtiyacın (= işin, mesleğin = sülkün) Allah için (= lillah) olması şarttır.

Zarurî (= temel) ihtiyaçlar (= havâic-i asliye) haricindeki her ihtiyacın (= işin, mesleğin = sülkün) Allah için (= lillah) olmaması durumunda, bu seyr-ü sülûk ters yöne (= esfele) döner.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM