MÜLK KİMİN?!.

Bu soru, bu formda 40/16’da hesap günü sorulacak!; o gün sorulacaksa, niye Kitâb’ta böyle bir soru sorulmuş ve sanki bize ‘kıyamet sahnesi olmuş gibi” canlandırılmış?!.

Bu dünyadaki mülkiyet ilişkilerimizi doğru kuralım, diye.

Mülk, Allah’ındır. “Yâ Mâlik-el Mülk, El-Mülk’ü lillah.”

Bu sözü sağa-sola, arabalarımızın arkasına, odalarımızın, bürolarımızın duvarına asıyoruz veya yazıyoruz. 

Ama, mâlik olduğumuz mülklerden garibanları kovuyoruz.

Ne demek istiyorsun Hocam?!.

Bu toprak, benim özel mülküm, bu ev, bu araba benim. Tamam senin de, temelli senin değil ki, geçici bir süre senin; yâni sana emânet.

Sen, ben, hepimiz, Allah’ın Mülkünde misafiriz; yüzsüz/arsız misafirler gibi burası benim, bizim diyoruz. Yetmezmiş gibi, gelen misafirleri kovuyoruz. Haâ, misafirler yüzsüzlük yaparlarsa o başka, ona söyleyecek bir lafım/sözüm yok ama sakın hâ!, onları kovarken, kendi mülkümüzden kovduğumuz düşüncesine kapılıp da rahatlamayalım.

Bu durum, kurumsal yapılarımız için de geçerli. Adam, bir parti, bir cemaat, bir dergi, bir gazete, bir internet sitesi, vs. kurmuş, oralara giriş-çıkış için kafasına göre de kurallar koymuş, istediğini alıyor, istediğini kovuyor ve burası benim mülküm diyor.

...

Rabbimiz, söz dinlemeyince şeytanı kovmuştu, fehruc! (= çık git!, defol!) demişti. Sizce bu kovuş, kimin mülküne ve nereye idi?!.

Her yer, Rabbin Mülkü değil mi?!. Kovulan, Rabbin Mülkünden yine Rabbin Mülküne kovulmuyor mu?!.

O zaman değişen şey, ne?!.

Kovulan kişi, Rabbin Mülkünden çıktığını ve bi başkasının mülküne girdiğini düşünüyorsa; kovan da kovduğu adamı, kendi mülkünden kovduğunu düşünüyorsa, çoook şey değişiyor. Bu ikisinin, “Mülk, Allah’ındır.” demesi, sahte bir demedir, göz boyamadır, kandırmadır.

Allah’ın Mülkünde, Allah’a (?!) kafa tutan adamlar, hesap vermeyeceklerini mi sanıyorlar?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET