İMTİYAZLILAR

İmtiyaz, genel kitleden/ahâliden = herkesten ayrı olarak birilerine veya belli gruplara belli ayrıcalıklar ve özel haklar vermek. Kurum ve kuruluşlarda, (eskiden, şimdi de var mı, bilmiyorum; vardır da bu isimle mi anılıyor?!) özelikle gazetelerde imtiyaz sahibi olur/du. Bu kişi, yönetim kurulunu, gazetenin genel yayın yönetmeni seçer, gazetenin yayın politikasını belirler/di.

Her şeyin olduğu gibi imtiyazın da dereceleri vardır. Seçim (birini seçme, ona), bitür bir imtiyaz vermedir.

Allah da insanlar (ve melekler) arasından bazı kullarını seçer. (Bknz. 22/75.) Ama bu seçim, sorumluluk verilen, seçilene ekstra yük/sorumluluk yüklenilen bir seçimdir; ayrıcalık (kolaylık, imtiyaz) verilen (onlara rahatlık verilen) bir seçim değildir. Onlar bu seçimle, kolay bir geçime, sıkıntısız bir hayata kavuşmazlar; “sıradan insanların = herkesin” yaşadığı hayatın şartlarında yaşarlar; hastalanırlar, acıkırlar, yorulurlar, yokluk yaşarlar, üzülürler, korkarlar, vs...

...

Benim bu yazıda sözünü edeceğim imtiyazlar ve imtiyazlılar başka. Bunlar :

Herkesin alamadığı (= herkese verilmeyen) teşvikleri, destekleri ve ihaleleri alanlar. 

Dayısı/arkası, boynu kalın olanlar. Bu yüzden, hak etmedikleri hâlde kendilerine herkese açılmayan kapılar açılanlar.

Kendileri için özel görevler (kadrolar) ihdas edilenler. (Büyükelçi, Müşavir, vb.) Yurtdışı temsil için Büyükelçi normal, yurtiçinde Büyükelçi ne/niye?. Kendilerine hiç danışılmayan zebil gibi Müşavir ordusu niye?. Bu kadar üst düzey açık ve kızak kadrolar niye ve kimin için?.

Bir görevin (makamın) hakkını veremediği hâlde, açıkta kalmasın diye, eşdeğer veya daha üst bir göreve (makama) atanmak niye?.

Bir seçimi kaybetti diye, bürokrasinin en üst makamlarına veya devlet şirketlerinin yönetim kurulu üyeliklerine atanmak niye?.

Seçilmiş diye, seçenin 20-30 katı maaş almak, devletin kurumlarından özel haklarla yararlanmak (= VİP hizmet almak) niye?.

Daha bir çook imtiyaz sayabilirim, sayfam doldu. Bütün bunlar, ahlâksızca, haksızca işler, cürümler (= günahlar) değil mi?!.

Bu tür imtiyazları alanlar ve verenler için, Yasin, 59. âyetini ve devamını okumanızı tavsiye ediyorum.

Ey mücrimler (= günahkârlar)!, bugün siz şöyle/şu tarafa bi ayrılın (bakalım)!. = “vemtâzü-l yevme eyyühel mücrimûn.”

“Ben, size ...” (36/60-83.)

Aradan bir âyet. “O gün onların ağızlarını mühürleriz, yaptıklarına elleri ve ayakları şahitlik eder.” (36/65.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET