GECE

Gece, Güneşin battığı, ortalığın karanlığa gömüldüğü zaman dilimleri.

Ortalıkta Güneş yoksa, her yer karanlıktır, gecedir.

Karanlık, zulumâttır. Güneş, nurdur/ışıktır, nur/ışık saçar; doğduğunda hiç ayrım yapmadan herkesi ve her şeyi aydınlatır.

Güneş varken karanlıkta olan yerler de vardır. Mahzenler, zindanlar...

Sahi Güneş hiç doğmasa = her zaman gece olsa, her yer, her zaman elektrikle aydınlatılabilir mi; ya da hep karanlıkta yaşanabilir mi?!.

Körler yaşıyorlar. Buradaki kör-ler, kafa gözü görmeyenler, gözü Güneşle (ışıkla) temas kuramayanlar ama vücuduna Güneş ulaşanlar.

Bir de başka türlü kör-ler var; onların kafa gözleri Güneşi görür, Güneşin sıcaklığını vücutları hisseder ama bu sıcaklığı (akılları ve) kalpleri hissetmez; onlar, kendi varlıkları ve bu kâinatın varlığı hakkında düşünmezler ve bir Yaratıcının varlığına da inanmazlar, tam bir gece (= karanlık, zulumât) hâlini yaşarlar.

İşte, insanlığın böyle bir gece = karanlık yaşadığı dönemde (çağda, câhiliyede), bir ‘Leyle-i Kadir’de inmeye ve karanlıktaki insanları (insanlığı) aydınlatmaya başladı Kur’ân.

“İnnâ enzelnâhu fî leyletil kadr. = Biz Onu Kadir Gecesinde indirdik.” (97/1.)

Gecede indirdik, çünkü, o zamanlarda Kur'ân’sız gündüzler de geceydi.

Kur'ân, gece-gündüz zulumât (zulüm) içinde horul-horul uyuyan insanları uyandırmak = karanlıktan (zulumâttan, zulümden) kurtarmak için indi = inmeye başladı.

Ama, insanlar hâlâ karanlıktalar, uyuyorlar, zulumâtı, zulmü görmüyorlar.

Gece uyanık olunmazsa (= teheccüd), aydınlanma olmaz. Teheccüdü biz gece ibâdeti olarak biliriz; bu aydınlanmışın ibâdetidir. Henüz aydınlanmayan için teheccüd, karanlığı izale etmek = yok etmek için hece hece --- okumayı söker gibi --- içeriye ışık almadır. Heceleme (hecede) ile teheccede aynı köktür; teheccüd, heceyi sökmüş adamın okumasıdır.

“İqra! Bismi RabbiK... = Rabbinin Adı ile (Adına) oku!...” (96/1.)

Kitâb = Kur'ân, kendini bize bu emirle açar. Kişi, Kur'ân ile aydınlanmak istiyorsa, Onu okumalı, teheccüde kalkmalı; seher vaktine kadar hece hece (= azar azar) gecesini gündüze çevirmeli ve tüm ömrünü hayırlı ve bereketli kılmalı; çünkü Kur'ân ile tanışanın ömrü bin aydan hayırlıdır = “hayrun min elfi şehr.” (97/3.) Bin ay = 84 sene.

Gündüzleri de gece olanlar, gündüzlerinde de belli bir zamanlarını Kur'ân okumaya ayırmalı ki, aydınlanmaya başlasınlar.

Aydınlığın başladığı, gecenin sona erdiği zaman dilimi, seherdir. 

Seher ile sihr/sihir de aynı köktür : (سحر). Karanlıkta görenle, aydınlıkta gören, aynı görmez; kendini “esrârengiz bir sihre (büyüye)” kapılmış gibi! hisseder.

Karanlıktan aydınlığa çıkanla; aydınlıktan karanlığa çıkan aynı şekilde görmez.

Kur'ân, bizi karanlıktan (geceden) aydınlığa (gündüze) çıkarmak için indi, indirildi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET