ÂHİRET İNANCI

Âhiret inancını :

Mü’minlerin âhiret inancı.

Müşriklerin âhiret inancı.

Münkirlerin âhiret inancı. şeklinde üç grupta ele alacağım. 

Mü’minlerin âhiret inancı, buradaki yapıp-etmelerimizden (= iyilik ve kötülüklerimizden) ötede hesaba çekilmemiz; iyiliklerimiz ağır basarsa, ebedî olarak cennete; kötülüklerimiz ağır basarsa ebedî olarak cehenneme gireceğinize dair inanç. Herkesin iyilik ve kötülüğünün “özgül ağırlığı” aynı olmadığından, herkes “aynı karşılığı” görmeyecek.

Müşrikler, âhirette de aynı şekilde yaşayacaklarına inanıyorlar; onlar, kendilerini ibâdet ettikleri “Tanrı’nın adamı” (hizmetkârı, yeryüzündeki temsilcisi, Tanrı-Kral) olarak görüyorlar; o temsilci krala kulluk yapanlar da (boyun eğenler de), o kral sayesinde ötede rahat edeceklerine (paçayı sıyıracaklarına) inanıyorlar. Kendini yeryüzünde Tanrı-Kral olarak gören Firavunlar da (bunların çağdaşları da var), bunun böyle olacağını insanlara (= tebeasına) göstermek için kendilerine muhteşem mezar-anıtlar, anıtkabirler yaptırıyorlar veya o tebealar, onları öyle çok seviyorlar ki onlar ‘ölünce’! onlara böyle anıtlar ve heykeller dikiyorlar. Onlar da (= müşrikler de kralları da) ‘bizim gibi’! ölümsüzlüğe inanıyorlar ve onların tebeaları da bu şekilde krallarını ölümsüzleştiriyorlar. Burada kral olanın orada da kral olacağına, krallar da tebeaları da inanıyorlar; tebeaları krallarının kendilerini her türlü tehlikeden (= cehennem azabından) âhirette de koruyacağına inanıyorlar.

Müşrik, şirkle (= bir çok Tanrı’ya inanmakla/güvenmekle) Tek Tanrı’nın = Hakikat’in üstünü örttüğü için kâfir ismini alır; aslında kâfir ile müşrik aynıdır; aralarındaki fark lafızdadır, özde değil.

Münkirlerin ise âhiret inancı yoktur; onlar, Tanrı’yı ve âhireti inkâr ederler. (= Tanrı da, âhiret de, hesap da yok; doğarız, yaşarız ve ölürüz, derler.)

Firavunlar, münkir değil, müşriktir. Aslında ontik (= varoluşsal) manada müşrik yoktur; insanlar öyle ya da böyle, somut ya da soyut bir Tanrı’ya veya tanrılara inanıyorlardır. Güçsüz olduğunu anlayan kişi, ya bir güce yaslanır (tapar) veya kendini tanrılaştırır. Tanrısız aklın (= bilimin) insanı tanrılaştırdığı ve insana cenneti vadettiği gibi. Tanrısız (ilkesiz) modern bilim de çağdaş bir firavundur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET