ÇİMENTO

Buradaki çimento, Müslümanlar arasındaki birliği sağlayan bir metafor olarak kullanılacaktır.

İslâm, her ırkın (herkesin) dinidir, evrenseldir ama ilk, Arap toplumuna inmiştir. Efendimiz vefat edince ve İslâm, Arap coğrafyasının (Arabistan’ın) dışına yayılınca, farklı ırklardan (etnisitelerden) insanlar da İslâm ile tanıştılar = Müslüman oldular.

Efendimiz vefat edince, Müslümanları kimin idare edeceği Ensar ve Muhacirler arasında sorun oldu; bu sorun  ‘Halife, Kureyş’tendir.’ ilkesi ile aşıldı. O zamana kadar İslâm’a en çok hizmeti Kureyş (= Kureyş’li Müslümanlar) vermişti.

İlk dört Halife (Asr-ı Saadet, 632-661), Kureyş’tendi. Emeviler de  Arap ve Kureyş’tendi. (661-750, 89 yıl) Abbasiler de (750-1258, 508 yıl) Arap ve Kureyş’tendi ama Arap olmayanlara (= mevâliye) karşı Emevîlerde olduğu gibi nisbeten katı bir tutum takınmıyorlardı. 945’ten itibaren İranlı/Pers Büveyhîler Irak-Bağdat (Abbasi başkenti) üzerinde etkin oldular. 740-750’lerde de Emevîlerin devrilmesinde etkindiler; istiyorlardı ki Şiaya (= Ali’ye) yakın, Ali soyundan biri (Abbasoğulları, Hz. Abbas, Efendimizin amcasıdır) iktidar olsun ve Şia’nın ilkelerini uygulasın; ama 200 yıl beklediler, bir değişim göremediler; 945’te Bağdat’ı işgal ettiler. Bunların bir kolu da Afrika’daki Berberîlerdi, onlar, orada Fatımîler (909-1171) devletini kurdular. Emevîler, bu bölgeden (Arap coğrafyasından) “sürülünce”!, onlar da Endülüs’te (İspanya’da) yeni bir devlet kuruyorlar. (756-1031)

Bu arada yukarı havzada da Selçuklular var. (1077-1308) Anadolu’da da Osmanlılar filiz veriyorlar. (1299-1923)

Arada Eyyûbîler,  Harzemşahlar, Mervânîler, Hamdânîler/Hemedânîler gibi Müslümanların kurduğu küçük İslâm devletleri de var.

Bütün bunları niye yazdım?!. Müslümanları bir arada tutan çimentonun zayıfladığına işaret etmek için. Sağlam çimento, ‘Tevhîd = Lâ ilâhe illâ-l Allah’ idi; bu, yerini çok kısa bir zaman diliminde etnisiteye (milliyetçiliğe?!) bıraktı; hâlâ da öyledir. Arap Müslümanlığı, Türk Müslümanlığı, Pers/Fars (İran) Müslümanlığı. Bu Müslümanlıklar başka adlarla da anılıyorlar : Selefilik, Vahhâbîlik. Ehl-i Sünnet vel Cemaat. Şiîlik. (Anadoluculuk, vs.)

Rabbimiz, bizim adımızı ilk babamız/atamızdan (= Âdem) itibaren koymuş; ikinci atamız İbrâhim ile teyit etmiş (22/78); ırklarımızı, kabilelerimizi üstünlük olarak değil, tanışma (= lite’arafû) aracı/vesilesi yapmıştır.

Sanki Müslümanlar İslâm öncesi kabile taassubuna yeniden dönmüşler ve İslâm’ı da buna kılıf yapmışlar!.

Irk çimentosu, 4-5 büyüklüğündeki küçük bir depremde “Ümmet binasını” çökertiyor; bu tarihte de görüldü, şimdi de görülüyor. (Gazze örneği). Bu çimentoyu tekrar, ‘Tevhîd = Lâ ilâhe illâ-l Allah’ esasına oturtmamız ve bunu olmazsa olmazımız = kırmızı çizgimiz olarak savunmamız, bundan aslâ taviz vermememiz lâzım; aksi hâlde İslâm’ı parçalamış oluruz.

“Ey iman edenler! Kendinizin, anne ve babanızın ve akrabalarınızın aleyhine bile olsa; tanıklık ettiğiniz kimseler zengin de olsa fakir de olsa, Allah için hakkâniyetli tanıklar olarak adâleti gerçek anlamıyla yerine getirin. Allah, onlara sizden daha yakındır. Haddi aşarak, tutkunuza uymayın. Eğer gerçeği çarpıtarak yüz çevirirseniz, Allah’ın bütün yaptıklarınızdan haberdar olduğunu bilin.” (4/135.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET