KUR'ÂN OKUMA

Teknik olarak Kur'ân okuma : Tecvit. Kıraat. Tilâvet ve Tertil olmak üzere dört çeşittir.

Tecvit : Kur'ân kelimelerini ses düzenine (mahrece, gırtlaktan çıkış yerlerine) göre okuma.

Kıraat : Kelimelerin ve cümlelerin anlamına dikkat etmeden “lafzen” okuma.

Tilâvet : Kelimeleri ve cümleleri maksadına uygun okuma.

Tertil : Kelimelerin ve cümlelerin manalarına ve maksatlarına göre/uygun okuma.

Ben, bu okumalara beşinci bir okuma türü daha ilâve etmek istiyorum, o da : Kur'ân’ı yaşadığımız hayatla ilişkilendirerek, irtibatlandırarak okuma. Buna siz, “canlı okuma” da diyebilirsiniz. Bu yazı buna değinecek. 

...

Kur'ân, sıradan kitaplar gibi bir Kitâb değildir.

İlâhî bir Kitâb’tır. Kaynağı İlâhî’dir.

Bir sistem (= düzen, din) kurmak için indirilmiştir.

Onun muhatapları bu sistemi (= düzeni, dini) kurmak, hayata geçirmek için okurlar.

Bu okuma da onların hayatla irtibatını kurar. 

Bu Kitâb, hayâli (= fantastik) bir dünyaya inmemiş, indirilmemiştir, yaşanan hayatın gerçeklerini gözetir ve İslâmî olmayan bir hayatı, İslâmî (= İlâhî ve ahlâkî) kılmak için inmiş, indirilmiştir. Bizler Onu okurken, ‘hayalî bir dünya’ tasavvur edemeyiz. = Onu sadece tasavvur (= düşünce) düzeyinde okuyup, işi tamam kılamayız. O, Allah’a kulluk edilmeyen bir hayatı, Allah’a kulluk edilsin diye indirilmiştir.

...

Her metin “ölüdür”; metni, okuyucu canlandırır.

...

Kur'ân okuma, Kur'ân’ın canlı = yaşanan bir hayatla irtibatını kurmadır. Kur'ân, bu gözle, bu amaçla ve anlayarak (= anlaşılarak) okunursa (= tilâvet ve tertil) Kur'ân’ın her âyetinin, yaşanan, canlı hayatla irtibatı kurulur.

...

Yaşanan hayatta, inananlar ve inanmayanlar (Mü’minler, kâfirler, münafıklar, fâsıklar) var; ve bunlar birbirleri ile irtibat hâlindeler. Bu, dün de böyleydi, bugün de böyle. (hele de bu hızlı iletişim ve ulaşım çağında.)

...

Bu irtibatı, Kur'ân’ın her yerinde (her âyetinde) görebiliriz ama ben, namazlarda çok sık okuduğumuz kısa (= zammı) sûrelerden dördünün (= Kâfirûn. İhlas. Felaq ve Nâs) ilk kelimeleri üzerinden bu irtibatı örnekleyeceğim. 

Bu dört sûre de Qul! (= De!= Söyle!) ile başlar/lar. Söyleme, en az bir muhatabı gerekli kılar. Bu sûrelerdeki muhataplar kimdir; biz bu sûreleri okurken kimi muhatap alıyoruz?!.

Kur'ân, bizi muhatap alırken, bizim de muhatap alacağımız birilerinin olduğunu, olacağını = bize belli görev ve sorumluluklar verdiğini = vereceğini de bilmemiz gerekir.

Bu sorumluluğu alamayanlar (almayanlar), Kur'ân’ı tam okuyamazlar, Kur'ân’ın istediği kulluğu da tam yapamazlar.

Sözü burada kesiyorum; size bereketli okumalar diliyorum. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET