BEN

Bilinçlilik, ben’de ortaya çıkar; bencillikte değil. Elbet, bencillik de bir tür bilinçliliktir ama bu bilinçliliğin kaynağı ben’dir.

Kaynağı ben olan bilinçlilik, birbiri ile çatışan çoklu bilinçlilik, çoklu benlik/kişiliktir. Ben buna şirk diyorum.

Kaynağı “tek ve bir” olan bilinçliliğe ise iman diyorum. Bu bilinçlilikte çatışma olmaz, kemâl olur.

Kaynağı ben (= kendi/si) olan bilinçler, birbirleri ile rekâbet hâlindedirler. En iyi, en güçlü, 'ben' olayım diye yarışırlar.

Kaynağını kendinde (= ben’de) değil de “MÜKEMMEL BİR BEN’de” gören bilinçler, O’NDAN takviye/taqviye (= taqvâ) almak için yarışırlar. O da, Kendine BEN demiştir. (Bknz. 20/11-14.)

Bendeki (= bizdeki) bilinçler, “O’ndaki Bilinçten”! beslenmedikleri sürece, (eninde-sonunda) “ölüme”! mahkûmdurlar.

Beni ben (= bizi biz) yapan, O’dur. Sakat bilinç, kendini kendi yapmaya çalışan, bunu yaparken de herkesle ve her şeyle çatışan bilinçtir.

Ben olmadan, bilinç olmaz. Bilinç aşılınca da benlik (= bencillik) ortadan kalkar. Bilinçte, benlik ile bencillik çatışır. İman, bencilliğin zayıflaması ve benliğin güçlenmesi ile başlar (= filizlenir), benliğin 'terki' ile de kemâle erer. Aradaki “mesafe”! çook uzundur, sonsuzdur. = İki benlik, bir olmaz. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ