ZAMAN ve NAMAZ
Zamanı tersten okursak, namaza; namazı tersten okursak, zamana ulaşırız. Namaz, zaman kadar; zaman, namaz kadar önemlidir.
Namaz, bize biçook şey söyler, zamanın değerli olduğunu da.
“(Allah’ın Nûr’u = Aydınlığı/Işığı) Allah’ın İsminin yüceltilmesine ve öğütlerinin dinlenmesine izin verdiği evlerdedir. Orada onlar, sabah akşam (= bilguduvvi vel âsâl) O’nu tesbih ederler.”
ف۪ي بُيُوتٍ اَذِنَ اللّٰهُ اَنْ تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ ف۪يهَا اسْمُهُۙ يُسَبِّحُ لَهُ ف۪يهَا بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِۙ
(24/Secde, 36.)
Mealciler ve tefsirciler, “bilguduvvi vel âsâl” tanımlamasını, sabah-akşam diye terceme/tercüme ederler; oysa, bu tamlama, her zaman demektir. Buna benzer bir tamlama da ‘bükraten ve asîlâ’dır. (Bknz. 33/42. 76/25.)
Buna rağmen, biz Müslümanların zamanla arası pek iyi değildir; zamanımızı (= bize verilen ömrü/eceli) boş, faydasız ve gereksiz (= mâlâyâni) işlerle geçiriyoruz!.
Dünyaperest kapitalistler, zamanın kıymetini bizden daha iyi anladılar ve endüstride, ‘zaman-hareket etütleri’ adı altında serî (= parça başı) üretime geçtiler. (Bknz. Taylor ve Ford) Şimdi de sosyal medya ve eğlence sektörü ile her ânımıza “hâkim” olma peşindeler.
Buradaki hayatımız, zamandadır, zamanladır; zamandan ayrılmaz; zamandan ayrıldığında (= büyük, ebedî zamana karıştığında = ölüm), buradaki hayatımız sona erer.
Hayatımızı neyle, ne için, nasıl (ve K/kimin için) geçiriyorsak, biz o’yuz; O’onun için varız.
Namaz bize, “beş vakit” (= her ân) kimin için yaşayacağımızı öğretir. Teorik olarak beş vakitte kıldığımız (= ikâme ettiğimiz) namazları, günün her vaktinde pratiğe taşıyalım = her zaman Allah için “bişeyler” yapalım.
Ve, “Bugün Allah için ne yaptın?!.” (Hz. Ali r. anh.), sorusunu her gün (= ân) kendimize soralım.
Allah kabul etsin.
Yorumlar
Yorum Gönder