HAVF ve RECÂ

Havf, korku; recâ, ümit/umut. 

Kimden korkarız?!.

Güçten, güçlüden.

Aynı zamanda o güçten veya güçlüden ‘bazı şeyleri’ de ümit/umut ederiz.

Korkudan umuda (= recâya) geçmek için “birazcık da” olsa, rızâ veya iknâ gereklidir.

Öyle bir güç düşünün ki kahhâr ama aynı ânda/zamanda âdil. Siz o gücün kahhâr ve âdil olduğuna inanıyorsunuz; kahhâr olduğu için korkuyor; âdil olduğu için ümit/umut besliyorsunuz.

Bir güçte bu iki özellik yoksa (= veya dengeli değilse), o güce kimse “gönüllü”! itaat etmez. Âdil olmadığına ama kahhâr olduğuna inanılan bir gücün iktidarına zoraki itaat edilir; buna zorbalık denir; kahhâr olmadığına ama âdil olduğuna inanılan bir güç de, zâlimler üzerinde adâleti ve düzeni sağlayamaz. Dolayısıyla, bir düzen (= din, sistem) kuran ve o düzeni/sistemi sürdürmek isteyen bir güç, hem kahhâr hem âdil olmalıdır ki o güce itaat edenlerin (= boyun eğenlerin) hâli havf (= korku) ve recâ (= ümit/umut) arasında olsun = o güçten hem korksunlar hem de ümitvâr olsunlar.

...

İslâm’ın Tanrı’sı (= İlâh’ı), böyle bir Tanrı’dır (= İlâh’tır).

İslâm’a göre İlâh, Allah’tır. Allah, tek, yegâne İlâh’tır. O İlâh’tan (= Allah’tan) başka ilâh yoktur. = Lâ ilâhe illâ-l Allah. 

Müslüman, böyle bir Tanrı’ya (= İlâh’a) inanan ve teslim olan insandır. Müslüman, O/Bu Tanrı’dan (= İlâh’tan) hem korkar, hem de O’ndan umutludur, O’na umut bağlar.

Endişe, korku ile umut arasındaki duygu durumunun ve kişinin tetikte olmasının ifâdesidir. O gücün (= O İlâh’ın) emirlerine (= isteklerine) karşı gelmekten korkmak ve va’dlerine umut bağlamak; böylece rahatlamak (= ferahlamak). İnsandaki ve kâinattaki düzenin (= düzenin) devamı için, havf ve recâ olmazsa olmazdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK