İKİLİ BENZERLİK
İkili Benzerlik : “Müteşâbih-en Mesânî = = متشابها مثانى”. (Zümer, 23. âyette geçiyor.)
İkicilik (= dualite) değil, ikili benzerlik.
İkicilik (= dualite), madde-ma'na, fizik-metafizik, ruh-beden, dünya-âhiret, yer-gök, somut-soyut gibi ikilikleri (= çiftlikleri) ve iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış gibi zıtlıkları kapsar.
İkili benzerlik ise, bunlar arasındaki pozitif ve negatif (= yukarı-aşağı doğru) ilişkilere delâlet eder. Şöyle ki :
Meselâ ruh-beden ikiliğinde, ruh ve beden birbirinden kopmaz; bu ikililik, aşağıdan yukarıya veya yukarıdan aşağıya pozitif ve negatif olarak genişleyen bir bütünlük arz eder. Bu bağ (= bu bütünlük) koparılırsa, aşağıdan bakınca materyalist (= fizikalist, maddeci); yukarıdan (yaşanan hayattan kopuk) bakınca idealist ( = ruhcu, maneviyatçı) olunur. Burası (= bu dünya hayatı), durduğumuz ve meseleleri (= oluşu) “değerlendirdiğimiz” (= anlamaya çalıştığımız) yerdir. Buranın çook aşağısı da (= esfele sāfilîn, gayya), çook yukarısı (= mele-i â’lâ) da vardır; ama bunlar, buradan (= bu hayattan) kopuk değildir. Kişi, burada/n yukarı doğru da yükselebilir; aşağı doğru da düşebilir.
Oluşa (= varlığa, yaratılışa) böyle bütüncül (= holistik) bakarsak, sözgelimi bilinci, salt beynin bir işi (= fonksiyonu) olarak görmeyiz; onu beyinden de “ayrı” düşünemeyiz. Bilincin ucunu (= bilinçliliği), yukarı doğru da aşağı doğru da (= pozitif-negatif yönlü olarak) açık tutarız. Yukarı doğru ne kadar gidebilirsek, “bilincen, bilincî/şuûrî olarak” o kadar yükseliriz; aşağı doğru indikçe de “batarız”!. Bu yolculuk, kesintisizdir; ivmesi veya yakıtı burada/n alınır.
Burada, çoğu kişi yönünü (= kıblesini) kaybetmiş; çoğu kişi de kendine (= tîynetine, karakterine, şâkilesine uygun) “doğru eşini, doğru yol/hayat arkadaşını”! ve “rehberini” bulmakta zorlanıyor. Bulma = hidâyet, çook az kişiye nasip oluyor, hidâyeti bulanlar çook istikrarlı, istikâmeti doğru (= sırât-ı müsteqîm üzre) bir hayat yaşıyorlar; kâh oraya kâh buraya (= materyalizme ve idealizme) savrulmuyorlar; “materyalizmi”! (= şehâdet âlemini) ihmâl etmeden idealizme (= gayb âlemine) doğru hızla yol alıyorlar; kiminin istikâmeti ise ters, eksiye, aşağıya doğru; ama kendini doğru yolda/istikâmette sanıyor.
Bu “hamur” (= konu) çook su götürür; burada kesiyorum. Zihnim (= kalbim, gönlüm) olgunlaştıkça, bu konu/bu mesele ile ilgili düşüncelerimi sizlerle daha sonra da paylaşacağım. Meselâ, inzal, tenzil, yukarıdan aşağıyadır (= gaybdan şehâdetedir); bizi aşağıdan yukarıya çıkarmak içindir. Bunu bir “ip gibi” (= hablullah) düşünürsek, bu “ipi” koparmamalıyız; koparırsak, düşer, düşünce de yere (yerin altına) çakılırız!. Doğu da Batı da bu “ipi” koparmıştır; biri idealizme, öbürü materyalizme savrulmuş, “tutunmuştur”!; iki yol da çıkmaz sokaktır.
Din, (salt) idealizm; bilim de (salt) materyalizm değildir.
Yorumlar
Yorum Gönder