ÖZGÜRLÜK ve CAHİLLİK

Özgürlük, cahilliktir, desem; bütün şimşekleri üzerime toplar mıyım?!. Olsun. Özgürlük, cahilliktir = bilgisizliktir. Bilgisiz insan, özgürdür; bilmediği için kafasına göre davranır (= iş yapar) ve yanılır. Bilgili (= burada bilinçli) insan ise, bilgisine (= buradaki bilgi de ilimdir) göre davranır, isâbetli, doğru iş yapar.

Eğer özgürlük (= hürriyet), kişinin kendinden üstün bir kuvvete itaat etmeme, kendinden başka hiç kimseyi dinlememe hâli ise, bunun adı keyfîliktir.

Bilme (= bilinçli olma), bu keyfiliği nakzeder. (= bozar.) = Keyfî davranmamak = isâbetli ve doğru iş yapmak için bilgileniriz. İlim, bunun için övülmüştür. “Hiç, bilenlerle bilmeyenler bir ve aynı (seviyede) olur mu?!. Bunu ancak “gerçek akıl sahibi” (= Ül-ül Elbâb) olanlar anlarlar.” (39/9.)

...

Allah “yok”tur; dolayısıyla, O bir din (= Kitâb/lar ve Rasül/ler) de göndermemiştir, hesap da âhiret de “yok”tur, kurgudur, diyenler, cahillerdir. Onlar, burada özgürce (= keyiflerince = hevâ ve heveslerine göre) yaşamayı seçenlerdir.

Bu “seçim”, onlara çoook pahalıya mâl olacaktır!. O zaman, onlar, “keşke” bilseydik, diyecekler, ama bu keşkenin onlara hiçbir faydası olmayacaktır.

Bir de “bilmişler” (= bilmedikleri hâlde bilmiş gibi davrananlar) var. Onlar da şeytanın (şeytanların) dostları!. O şeytan bizi “dün”, çırılçıplak, dımdızlak bıraktığı gibi (7/22), “yarın” da çırılçıplak bırakacak, soyup soğana çevirecektir!.

...

Doğruluğu (= kesinliği) Kur’ân ile test edilmemiş her bilgi, şeytanîdir.

...

Çağdaş şeytanlar da bize “özgürlük” va’detmiyorlar mı; bizi “sahte veya çürük bilgilerle” kandırmıyorlar mı?!.

Batılı (= batıda üretilmiş) her kavramı, çook ciddî bir şekilde sorgulamamız gerekiyor. Adamlar, zihinlerimizi esir alarak, “özgürlük kisvesi” altında bizleri, kendi istekleri doğrultusunda yönetiyorlar, davranmaya zorluyorlar = davrandırıyorlar.

Onların istediği özgürlük, Rabbe itaati (= kesin bilgiyi) dışlayan bir özgürlüktür. Bu özgürlük, kula (kullara = putlara, tağutlara; hatta eşyalara = paraya-pula) kulluktur. Onlar, bir yandan Mükemmel, Bir, Ğaniyy Olan Allah’a kulluğu, kölelik (= kulluk) olarak nitelerler, diğer yandan da kendileri bir çook şeye (= kullara = putlara, tağutlara) kul olurlar, bunu da bize özgürlük diye yuttururlar.

Oyuna gelmeyelim, tuzağa/keyde düşmeyelim. Oyun büyük. Büyük oyunun, büyük kaybı olur, bilelim!.

“Eğer size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Eğer size bir kötülük isâbet ederse, bu da onları sevindirir. Eğer sabreder ve taqvâlı olursanız, onların hileleri (= keydleri; oyunları, tuzakları) size bir zarar ver/e/mez. Kuşkusuz, Allah, ilmiyle onların yaptıkları her şeyi kuşatmıştır.” (3/120.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK