MÜLKİYET

Mülk edinme, mülke sahip olma(ya kalkma) veya mülkün asıl sahibi olduğunu iddia etme. Mülkün asıl sahibi Allah’tır. = le-Hü-l Mülk. Allah, bize mülkünü sahiplenmek (= gasbetmek) için değil, bir deneme/imtihan aracı olarak vermektedir.

Mülk edinmek, çalışıp-çabalamayla (= kesb ile) olur; kesbin bir kısmı, hayatta kalmak, bir kısmı da vererek (= infâk) O’na yakınlaşmak içindir. Kesbi (= mülk edinmeyi), mülke sahip olmak ve onu istediğimiz şekilde kullanmak ise temellüktür = (O’nun) mülkü(nü), mülk edinmektir. Bu, eşitsizliği, adâletsizliği doğurur, toplumsal barışı (huzuru) bozar; kapitalizm budur; sosyalizm ise, O’nun mülkünü toplum(lar)a, devlet(ler)e vererek insanları insanlara ve devletlere el açar hâle getirmektir; bu, aynı zamanda ahlâkî yarışı engelleyen bir durumdur.

İslâm, “özel mülkiyete” sıcak bakarken, “gasbı = mülkiyet hırsızlığını” yasaklar. = Mülkü gerçek sahibine verir/tevdî eder.

Namazlarımızın arkasında tesbih öncesinde söylediğimiz ‘leHü-l Mülk-ü ve leHü-l Hamd-ü’ ifadesi, kuru bir söz değil; maalesef bu sözün pratiği namaz kılan Mü’minler nezdinde hiç yok gibi bişey!.

Namaz, sadece camide/ma’bette veya evde yapılan bir ritüel olarak görülünce, hayatla irtibatı kopartılmış şeklî bir ibâdete dönüştürülmüş ve içi boşaltılmış oluyor. Bu, hayattan koparılmış her ibâdet için geçerli.

Müslüman, ne sosyalistler (Proudhon) gibi mülkiyet düşmanı; ne de kapitalistler gibi mülkiyet hırsızıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM