EHLİYET

Bir işi yapma, yapabilme becerisi, kabiliyeti ve kapasitesi. Araba sürmek (kullanmak) için aldığımız belge.

Araba kullanmayı bilmek, araba kullanabilmektir. Buradaki bilmek, hem teorik bilgiyi hem pratiği (beceriyi, eylemi) içerir; ehliyet, böyle bi şeydir. Nasıl, yazılı (teorik) sınavdan geçene, pratik sınavdan da geçmeden ehliyet vermiyorlarsa; ben bu işi (sözgelimi yöneticiliği, din adamlığını veya dini/dindarlığı) biliyorum diyene de, şu bilgini/bildiğini bi göster (= bildiğinle bi amel et, yap da bi görelim) denmeden ehliyet verilmez, verilmemeli.

Bizlere ehliyet (= diploma) veren modern eğitim sistemi (üniversiteler), pratiğe (= eyleme/amele) bakmıyor; bu yüzden aldığımız ehliyetler (= diplomalar) pek de bi işe yaramıyor; iş başı yapınca, yaparak ve bozarak öğreniyoruz; bu da bize çok pahalıya mâloluyor.

Dinde (diyanette) de benzer durum var. Din adamı ehliyeti (= diploması) alanlar da, ben Müslümanım (dindarım) diyenler de, teorik düzeyde dindarlar. Dinde (= dindarlıkta) pratik (= amel) olmazsa, dindarlık eksik kalır; din, hayatta kâmil manada gözükmez ve insanlar, ‘din bu mu?!’ diye sormaya başlarlar.

Ehliyetsiz (ve liyakatsız) insanların (= Müslümanların) elindeki, sorumluluğundaki din, insanlığa örneklik teşkil etmiyor ve insanlar : ‘Hocaların (?!) söylediğini (dediğini) yapın ama yaptığını yapmayın’ demeye başlıyor.

Siz, ehliyeti olan ama araba kullanmasını bilmeyen bir adamın arabasına biner de yolculuk yapar mısınız?!.

Bildiği ile amel etmeyen (dindar) adamın durumu da aynıdır; bu adam, benim ehliyetim (diplomam) var, üstelik ben imamım, müftüyüm, profesörüm dese bile...

Hep söylemişimdir. Peygamberler ile (düşünür ve) filozofları ayıran, en önemli fark, pratiktir. Peygamberler, bildikleri ile amel ederler; (düşünür ve) filozoflar ise bildiklerini (sadece) söylerler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM