KÖRLÜK

Elias Canetti’nin ‘Körleşme”; José Saramago’nun ‘Körlük’ kitaplarını okumuşsunuzdur. Saramoga, normal körlüğü; Canetti, bilimsel körlüğü (bilim adamının körlüğünü) anlatır. Oğuz Atay da ‘Tutunamayanlar’ adlı romanında benzer konudan söz eder. Ben, Canetti ve Atay’ın izinden gideceğim ve dinde körlüğün anlamını kısaca irdeleyeceğim.

“ve men kâne fî hàzihî a’mâ, fehüve fil âhireti a’mâ... Kim bu dünyada kör ise, âhirette de kördür...” (17/72)

A’mâ kelimesi, Kitâb’ta 33 yerde geçer; bu körlük, bizim bildiğimiz körlük değildir; bilgisizlik veya cahilliktir. Bu bilgisizlik veya cahillik, sadece körlükle de izah edilmez; sağırlık ve dilsizlik de buna dahildir. = “summun, bükmun, umyun...” (2/18.) Summ, kulağın hakikata (hakka) kapalı olması; bükm, dilin hakikati (hakkı) söylememesi; umy, (a’mâ/ عمى) gözün hakikati (hakkı) görmemesidir.

“Körle/rle gören/ler, tıpkı inanıp iyi işler (sâlih ameller) yapanlarla, kötülük yapanların ‘bir ve aynı’ olmadığı gibi ‘bir ve aynı’ olmazlar.” (40/58)

Çoğumuz, bakar körüz ama itiraf etmek istemiyoruz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET