MEKÂN

Mekân, kevn’den, mahal, yer. Kevn, oluş; kün (كن) emrinin mimli mastarı, olan şeylerin (= olanların) bir mekândaki konumu, durumu, bulunuşu, oluşu, onların evi.

Olanlar, bulundukları mekâna göre, aşağıda-yukarıda (= üstte-altta), sağda-solda, ... (bütün cihetlerde, yönlerde) olurlar. Yukarı olanlara “yüce = ulvî”, aşağı olanlara “aşağı = süflî” denir. Ama, (tüm olan) şeylerin ulvîlik ve süflîlik derecelerini, sadece bulundukları mekâna göre belirleyemeyiz. Aynı mekânda (yerde) olanlar, birbirlerinden daha ulvî (yüce) ve daha süflî (aşağı) olabilirler. Bir insan, bir sözü veya davranışı ile kendini yüceltirken; öbürü, düşürebilir; oysa ikisi de aynı mekândadır. 

Demek ki, ulvîlik ve süflîlik, sadece mekânsal (mekâna bağlı) değil/miş!.

Allah, bir mekânda değil ama hep ulvî (= yüce, ulu).

“Sübhâne Rabbi-yel Âlâ.”

“Sebbih İsme RabbiKe-l A’lâ. = Yüce (A’lâ, Ulvî) Rabbinin İsmini tesbih et! ” (78/1.) 

‘SübhâneKe Allahümme : Sen Sübhânsın, Ey Allah’ım!.’

(Tesbih : Tenzih ve Takdis demek. Sebeha : Suyun üstünde yüzmek. Sebbeha, “O şeyi” suyun üstünde yüzdürmek, batırmamak.)

Allah’ı tesbih etmek, Allah’ı (her hangi) bir mekâna batırmamak, O’nu her mekânın (= “suyun”) üstünde tutmak. Çünkü, mekânda (= “suda”) olan her şey, yer kaplar ve batar. O’nun yüceliği (= ulvîliği) mekânsal bir yücelik (= ulvîlik) değildir; mekânı aşan (= mekândan taşan) bir yücelik, ulvîliktir.

“Sübhâne Rabbi-yel Âlâ.”

“Sübhâne Rabbi-yel Azîm.”

Azamet de yücelik, ululuk demektir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET