EHL

Bu kelime Kitâb’ta 127 kez geçer; anlamı, âidiyet, mensûbiyettir.

Kelimenin, Ehl-i Sünnet. Ehl-i Beyt. Ehl-i Kitâb. Ehl-i Kıble. Ehl-i Hâl. Ehl-i Kâl gibi kullanımları vardır. Ben, bu kısa notta Hûd Sûresi 46. âyeti ele alacağım. “Allah (c.c.), Nûh (a.s.)’a : Ey Nûh!, o Senin ehlinden (ailenden) değildir. (o, Nûh (a.s.)’ın oğludur.) Nûh (a.s.), onun biyolojik babasıdır ama Allah Ona/Nûh'a, o Senin ehlinden (ailenden) değildir; çünkü onun ameli gayr-i sâlihtir. = “innehû amelun gayr-u sâlihin”. Bilgin olmayan şeyi Benden isteme!, Sana cahillerden olmamanı öğütlüyorum.” demiştir. (11/46.)

Nûh (a.s.), oğlunun babası olduğunu biliyor, onu O büyütmüş, ona merhametli davranmış, “gel bizimle; kâfirlerden olma!” demişti (11/42) ama o, Onu dinlememiş = Onun (= Nûh a.s.’ın) dinine girmemiş = Onun (= Nûh a.s.’ın) yaşadığı gibi bir hayatı yaşamamış ve gemiye binememişti = binmesine izin verilmemişti; o, “ben dağa sığınır, kurtulurum.” (11/43) demişti. Düz mantık, Nûh (a.s.)’ın oğlunun kendinin, babasının yaptığı gemiye binmek istemediğini söyler, meseleyi böyle anlar. Bu durumu, 43. âyet de açıklar ama pasaj, derin ve ince bir okumaya tâbî tutulduğunda, gerek Nûh (a.s.), gerekse oğlunun üzerindeki son hâkimiyetin, son sözün Rabbimizde olduğu görülür. Nûh (a.s.)’ın pişmanlığı 47. âyette, oğlunun âkıbeti ise 43. âyette açıklanır. 

Ehl, aynı yolun yolcusu, aynı davanın mensubu ve destekçisi olmak demektir. Ehl-i küfür (= ehl-i sâlib), küfür (şirk) yolunun yolcularını; Ehl-i Sünnet (= Ehl-i Beyt), Efendimizin yolunun yolcularını ifâde eder. Eğer Ehl-i Beyt'ten biri, Efendimizin yürüdüğü yolda yürümese idi (Ebû Leheb gibi), o da Ehl-i Beyt'ten sayılmazdı.

Ehle, biyolojik (= kan bağına dayalı) yaklaşım, ırkçılığı, adam kayırmacılığı ve adâletsizliği doğurur; din = İslâm, ırkçılığı ve zulmü yasaklar; en yakınlarınızın aleyhine bile olsa adâleti gözetin!, der. (Bknz. 4/135. 6/152.) Ahalinin kökü de ehldir. (= اهالى). 

Arap’ın Arap olmayana (= Türk’ün Türk olmayana, Kürt’ün Kürt olmayana, ...) herhangi bir üstünlüğü yoktur...” (Veda Hutbesi.); üstünlük, taqvâdadır. 

Her türlü milliyetçilik (= ırkçılık), ayaklarımın altındadır. Hem Müslüman olduğunu söylemek hem de sahte âidiyetlerle övünmek, İslâm'la = Müslümanlıkla bağdaşmaz. Ümmeti bölen, ırkçılık, kavmiyetçiliktir; tarih buna şâhittir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM