ŞEDDE

Şedde : Bir harfi iki kere okutan hareke.

Rabbe. Cenne. Habbe. Şedde. Hacce. Zerre. Zanne. İnne. Sümme. Cedde/Cidde... gibi.

Rabbe (İkinci harfte durursak, Rab) : Sahip. Efendi. Fiil hâli : Rabebe veya Rabbebe. Yetiştirmek. Terbiye etmek. Rubbe : Meyve özü.

Cenne (sonuna müennes tésı koyarsak, cennet) : Gizli. İlk harfi esreli okursak, cin, ecinnî. Cinnet : Çıldırmak. Mecnûn : Çıldırmış, delirmiş.

Habbe : Tohum. Hub : Sevgi; muhabbet de aynı kök. Hıb : Sevgili.

Şedde : Şiddetli/kuvvetli olmak. Bişeyin (harfin) üstüne basmak; o harfi ikilemek (= iki kere okumak); o şeyi, o şeyle sıkıştırmak, bağlamak.

Hacce (ikinci harfte durursak hac) : (Birini bir tartışmada) Yenmek. Hüccet : Delil.

Zerre : Tane. Taneleri bişeyin üzerine serpme.

Zanne : Zan. Sanı. Şüphe. Varsayım. Doksa.

İnne : Muhakkak. Genelde fâil olan ismin başına gelir, fâilin yaptığı işe kesinlik verir = “inne-l Allah’e ye’muru bil adl... Allah, kesinlikle adâleti emreder.” gibi.

Sümme : Sonra. Önceden söylenen bir sözün üstüne ilâve yapılan söz, sümme ile başlar; önceki sözü/sözleri güçlendirir.

Cedde (son harfte durursak ced) : Ata. Ciddî : Önemli. Vakur. Şakası olmayan. Cidde (Cedîd) : Yeni/lik. Arabistan’daki yeni şehir.

Cennet : Gizli bahçe. Cenîn : Organları henüz belli olmamış anne karnındaki çocuk. Cin : Göze görünmeyen canlı. Cinnet : Delilik = Aklın kaybolması, artık görünmemesi.

Taqvâ : Allah’a karşı duyulan sorumluluk. MuTTaqî : Bu sorumluluğu şiddetli (şeddeli) bir şekilde duyan kişi.

Kâfir : İnkâr eden, örten. Keffâr : İnkâr işinde aşırı giden (şiddetli olan). Küffâr : Bir çook kâfir = kâfirler. Çiftçi : Tohumu (= habbeyi) toprağın altına örten.

Şedde, genelde iki harfli kelimelerin ikinci harfi üzerine konur, kelimeyi üç harfli kılar; bu kelimelerin sonuna yuvarlak te veya he gelebilir. Cenne/t. Habbe/h. Zerre/tün : Atom. Muhabbe/tün : Muhabbet...

Türkçede, bakkal, dükkan, deccal, gassal, ressam gibi kelimelerin yan yana yazılan harfleri de şeddedir.

Bu kadar sözü, içinde altı kelimesi şeddeli olan bir âyetle sonlandıralım.

“ve min-en nâsi men yeTThızü min dûn-ilALLah’i endâden yuhıBBûnehüm kehuBBillah, veLLezîne âmenû eşeDDü huBBen liLLah... İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah’a başka ilâhları denk tutarlar ve onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah sevgisi, (her şeyin sevgisinden) çook daha şiddetlidir...” (2/165) âyetin devamını da siz okuyun; bu âyette 5 tane daha şedde var; peşindeki (166.) âyette ise, 6 tane var.

Tüm sevgilerimizin (muhaBBetlerimizin) en şiDDetlisi ALLah Sevgisi (= MuhaBBetuLLah) ise, ilâhımız ALLah’tır; ölçü, budur. O’na böyle muhaBBet beslenmeyenler ceNNet yüzü göremezler; ceheNNeme giderler; ceheNNem de Ge-hiNNom’dur; Ge-hiNNom, ateş çukuru; CeNNet de altından nehirlerin (suların) aktığı gizli/saklı bahçe (= CeNNât-ün tecrî min tahtihe-l enhâr.) demektir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET