ZİKİR

Zikir, hem hatırlama hem hatırlatmadır. veZkür! = Hem hatırla ve hatırlat! demektir. Unutmamak için hatırlanır; unutursak, unutuluruz. “nesullaha fenesiyehüm = onlar Allah’ı unuttu, Allah da onları!” (9/67.). “nesullaha feensâhüm enfüsehüm = Allah’ı unutanlara Allah, kendilerini unutturur.” (59/19.); ne yaptıklarını, kim olduklarını bilemezler.

Zikri, sadece tesbih çekme zannedenler, (o kadar çok tesbih çekiyorlar ki!) ya hatırlamakta zorlanıyorlar ya da hatırlatma gereği duymayarak yarım iş yapıyorlar.

Bu iki paragrafı, 5 Mart 2024’de yazmışım. Zikirden bu kadar az söz etmem, benim hatam. Zikir, Kitâb’ta çook önemli bir yer işgal eder, 275 kez geçer; zel ve kef, fetha (üstün) ile okunursa erkek anlamına gelir; bu şekildeki kullanım da 17 kez geçer.

Zikir, Kur'ân’ın da adıdır. Tezkire, öğüt ve hatırlatıcı (yazılı) kitapçık (pusula); tezekkür, düşünme; müzekkir de hatırlatıcı demektir.

A’lâ, 9. âyet, “Sen hatırlat (= öğüt ver), hatırlatma (öğüt) faydalı olacaksa, fayda verecekse!.”

Öğüdün (= hatırlatmanın) faydalı olup-olmayacağını bizler bilebilir miyiz?!.

Hayır. Muhtemelen bunu düşünmüş olsa gerek ki, Muhammed Esed bu âyete, “İster fayda versin ister vermesin, Sen öğüt vermeye (= hatırlatmaya) devam et!.” şeklinde anlam vermiştir.

Ğâşiye 21. âyette de, “Sen bir hatırlatıcısın (= Senin görevin hatırlatma), hatırlat!. (öğüt ver!.)”, denir.

“Korkan, öğüt alır. (= hatırlar.)” (A’lâ, 10.)

“Öğüde istekli (meraklı) olan, öğüt alır.” (Abese, 12.)

Ama Senin (bizim) hatırlatman (hatırlatmamız) için hatırlaman (hatırlamamız) lâzım; ki, “Sen sabah-akşam Rabbinin İsmini zikret = hatırla!.” (ki hatırlatabilesin.) (İnsan, 25.)

“Biz Kur'ân’ı zikir (öğüt alınması) için kolay kıldık.” (Kamer, 17, 22, 32, 40.)

“Sen hatırlat; hatırlatma/n Mü’minlere fayda verir.” (Zariyat, 55.)

“Allah, tek (= bir) olarak zikredilince = hatırlatılınca, âhirete inanmayanların yüreklerinde nefret, kin ve tiksinti (= işmeezzet) oluşur...” (Zümer, 45.)

“Ey İman edenler, Allah’ı çook zikredin/anın, hatırlayın.” (Ahzab, 45.)

“Size indirdiğimiz Kitâb’ta zikriniz var...” (Enbiya, 10.)

“İnananların kalpleri Allah’ı anmakla/hatırlamakla yatışır; bilin ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla/hatırlamakla, zikirle mutmain olur, tatmin bulur.” (Ra’d, 28.)

“Siz Beni anın/hatırlayın ki, Ben de sizi anayım/hatırlayayım...” (Bakara, 152.)

“Onlara âyetlerimiz hatırlatıldığında secdelere kapanırlar, Rablerini hamd ile tesbih ederler ve aslâ büyüklenmezler.” (Secde, 15.)

Bir çok âyeti buraya alamadım ama sanırım bu kadarı yeterli. Bu âyetlere bakınca, zikri sadece tesbih çekmek = tesbih çekerek Allah demek şeklinde görebilir miyiz?!.

Zikir, sadece sözlü/sözle bir tesbih değil, aynı zamanda Mü’mine sorumluluk yükleyen bir görev.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET