HİÇ (هيج)

Varlığı ile yokluğu arasında herhangi bir fark olmayan; varsa bile, çook değersiz veya önemsiz olan. Hiç param kalmadı. Bir hiç yüzünden onunla atıştım, onun kalbini kırdım. Ona o kadar nasihat ettim ki, hiç faydası olmadı, o yine bildiğini okudu...

Hiç, tasavvufta önemli bir kavramdır. Celâleddin Rûmî : “Bir hiç olmazsan, bütün bu belâlardan kurtulamazsın. (Allah’ı kastederek) Evvel de Sen’sin, Âhir de Sen’sin; bizse, bir hiçiz.” der.

Filibeli Ahmet Hilmi’nin meşhur eseri ‘Âmâk-ı Hayâl’indeki yolculuğu, bir “hiçlik” yolculuğudur.

...

Sizce, Rabbimiz bizi, “bir hiç olmak” için yaratmış olabilir mi?!.

Sanmam. O’na kul olmak, hiç olmak değildir; ama O’na kul olmayanlar, bir hiçtir. Bu kesin. Çünkü, kişilere kimlik ve kişilik (= şahsiyet) veren, onları yaratan, O’dur; kişiler, O’nun mülkünde “bişeydirler”!.

O’nun mülkünde, O’nu tanımadan, ben bişeyim (Kralım, Kârun’um, Allâmeyim/Prof’um, şuyum-buyum) demek, hiç bi şey ifâde etmez. Çünkü O, o şeylere (onlara) değer vermez.

Bizi hiçlikten kurtaracak olan ve bizi O’nun katında değerli kılacak olan, O’na kulluğumuzdur; öbürleri, gerçekten bir hiçtir.

Sizce tasavvuf (= mutasavvıflar), hiçliği böyle mi okuyor?!.

Öbür yandan, varoluşçular da (= egzistansiyalistler de) hiçlikten kurtulmaya ve bi şey olmaya çalışıyorlar. 

Kim ne yaparsa yapsın, nasıl düşünürse düşünsün, O’nsuz, O’nun mülkünde, O’nu tanımadan kimse bi şey olamaz; sadece olduğunu zanneder.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET