ŞİDDET

Şiddet : Yapılan bir işin/eylemin güçlülük derecesi, etkisi, momenti (?!). Bir eylem, (kendi) kendimize de başkalarına uygulanabilir. İrademin/arzumun şiddeti. Öyle çoook istedim ki Rabbim kısa zamanda nasip etti. Açlığımın şiddeti. Öyle çoook acıktım ki, yemekten başka bişey düşünemez hâle geldim. Öyle çook üzüldüm ki (üzüntümün şiddeti o kadar çook fazla idi ki) iki günde yıkıldım, saçlarım ağardı...

Rüzgârın şiddeti. Sesin şiddeti. Çarpışmanın şiddeti...

Aile içi şiddet. Fiziksel şiddet. Psikolojik şiddet. Sözel şiddet...

Şiddette normal güç ve kapasitenin fazlası kullanılır veya uygulanır; işte bu fazla, kaba, orantısız, dengesiz, sert ve aşırı olarak nitelenir.

Normal nedir?!. Norma uygun olan. Normu kim belirler?!. Toplum (insanlar) veya Allah.

Ben, bu yazıda bizim kendimize uyguladığımız şiddetten söz edeceğim. Şiddet, şiddete maruz kalanın bedensel, duygusal ve aklî bütünlüğüne zarar verir. Kişi, kendi kendine şiddet uygular mı?!. Uygular. Her türlü aşırılık şiddettir. Çook yemek. Çook uyumak. Çook konuşmak (yazmak). Az yemek. Az uyumak. Az konuşmak (yazmak) da. İfrat da tefrit de şiddettir. Hint münzevîleri az yiyerek, az uyuyarak, az konuşarak; oburlar çoook yiyerek, çook uyuyarak, çook konuşarak kendilerine şiddet uyguluyorlar. 

Bu, insandaki arzunun (isteğin, iradenin) negatif veya pozitif yönlü şiddetinden = aşırılığından mütevelliddir. İnsanda üç temel belirleyici güç vardır. Akıl, irade ve kudret. Bunlar, birbirleri ile uyumsuz ve dengesiz çalışırlarsa, şiddet ortaya çıkar. Akılsız irade de, iradesiz akıl da insandaki yapma/eyleme gücünü (kudretini) yanlış çalıştırır. Akılsız iradede hesap yoktur; o irade hevestir, süflî arzudur. İradesiz akıl ise, bildiğini yapmakta eyleme geçemez; doğru-yanlış tercihi yapamaz, bütün bilgileri aynı görür. Bu ikisi (akıl ve irade) birbirinden ayrılmamalı ve doğru çalışmalı ki, insan doğru eylemi yapabilsin, doğru davranabilsin, kendine ve başkalarına adâletli davranabilsin, negatif veya pozitif yönlü bir şiddet uygulamasın!. (= ifrat ve tefrit).

Akıl ve irade, doğru, dengeli ve düzenli çalışırsa, kişide doğru, dengeli ve düzenli davranışlar (= sâlih ameller) oluşur; bu sâlih ameller de aklı ve iradeyi besler, güçlendirir. Tersi de geçerlidir = Akıl ve irade, doğru, dengeli ve düzenli çalışmazsa, kişide doğru, dengeli ve düzenli davranışlar (= sâlih ameller) oluşmaz; kerih/kötü ameller oluşur, bunlar da aklı ve iradeyi köstekler, zayıflatır.  Bu üçünün (akıl, irade ve amelin) iş ve güç birliği içinde çalışması şart; aksi durum, şiddet üretir.

Şimdi de iradenin şiddeti hakkında yukarıda kurduğum cümleyi tahlil etmek istiyorum. Neydi o cümle?!. Öyle çoook istedim ki Rabbim kısa zamanda nasip etti. Bu nasip, sadece isteğin gücü mü?!. Hayır. Doğru istek, doğru akıl yürütme = işe yarar, sonuç alıcı sebeplere sarılma ve ısrarlı çalışma.

Biz de istiyoruz = duâ ediyoruz ama her ne sebeptense, bu isteğimizin (duâmızın) şiddeti/gücü bizde aklı/aklımızı harekete geçirmiyor, imkân ve şartları (ihtimalleri) görmeye = değerlendirmeye, onlardan en uygununu seçmeye ve yapmaya sevk etmiyor; biz istiyoruz ki, biz isteyelim, (bizim adımıza) Allah yapsın!. Allah’ı ne olarak görüyoruz?!. Allah bize, iradenin (isteğin) yanında aklı ve kudreti (yapabilme gücünü) de verdi, onları niye kullanmıyoruz?!. Verileni kullanma, ama ver!.

...

Şiddet konusu geniş bir konu, ben sadece bize ait kısmına şöyle bi dokundum. Bu konu, şedde üzerinde çalışırken aklıma düştü, boş geçmeyeyim dedim. Umarım, bu yazı bizde, küçük de olsa bi farkındalığa yol açar. Ben, çoğu şeyin farkına yazarken varıyorum; umarım siz de okurken varırsınız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET