MERKEZ

Merkez, mekânda (geometride) en orta yer, denge noktası. Ankara’nın merkezi (Kızılay); Dünyanın merkezi (Kâbe); dairenin veya çemberin merkezi gibi. Merkez kaybolursa, şekil bozulur. Devletlerde merkez, başkentlerdir; hükümetler orada konuşlanır. Ulusal ve küresel her şirketin bir merkez şubesi (ana kumanda merkezi) vardır. Her şube, merkez olmaya kalksa ne olur?!. İnternette bir merkez var mıdır?!. Siz bu soruları düşünürken ben, kelimenin kökünü vereyim; kelime Arapça, kökü : RKZ (ركز); merkez, mimli mastar. Çevre, merkeze bağlılığı ile şekillenir. Bu bağlılığın şeklini : 1) Merkezin gücü ve 2) Çevrenin o merkezle ilişkisi (ilgisi) belirler. Toplumlarda da, bir merkez-çevre ilişkisi olur. Toplumun merkezinde olanlar (= ileri gelenler. Bunlar bazen iyi, çoğu zaman da kötü/mütref insanlardan oluşur) da çevreyi (= çeperi, çoğunluğu) şekillendirirler; güç, genelde merkezdedir.

Kelime, Kitâb’ta bir tek yerde geçer. Meryem, 98./son âyette. Sûre, bağlam bütünlüğü sağlanarak (bağlam : metin içi bağlam ve metin dışı bağlam diye iki şekilde sağlanabilir) ve anahtar kelimelere (özellikle kâfirlerin savrukluklarına ve Rahman’a çocuk isnat etmelerine ve Mü’minlerdeki vüdd/sevgi oluşumuna, özellikle 93 ilâ 96. âyetlere) dikkat edilerek okunduğunda, kâfirlerdeki merkezin kaybolduğunu, onların artık ne görüntülerinin göründüğünü ne de seslerinin işitildiğini = yok olduklarını ve bu yok oluşun da büyük azap şeklinde cehennemde bir karşılığının olduğunu/olacağını görürüz, okuruz.

İnsanda, bütünlüğü sağlayan merkez (ركز) kaybolursa, insanın feleği şaşar; insan, her yeri merkez zanneder (= şirk) ve her şeyi aynı şekilde sevmeye, her şeyle aynı şekilde ilgilenmeye başlar, sürekli merkez değiştirir = istikrarsız bir hayat sürer ve en sonunda da cehennemi boylar. Cehennem, kararsızların, sevdiklerinde mükemmellik bulamadıkları için sürekli sevgili (tanrı) değiştirenlerin = aboulomanianların yeridir, mekânıdır; sanki! orada da düzen sağlayan bir merkez yoktur, orası da istikrarsız ve kararsız bir şekilde fokur fokur kaynamakta, yanmaktadır.

...

Görüyoruz ki, çok (ABD/Washington. AB/Brüksel. Rusya/Moskova) merkezli dünyada da huzur yok. Bir köyde iki (üç, beş) muhtar olmuyor; ikinci, üçüncü, beşinci Muhtar’ı kabul edenler = ‘Lâ ilâhe illâ-l Allah’ (demey)ı reddedenler, çoklu merkezleri kabul ederek bölük-pörçük bir hayat yaşıyorlar, bütünlükleri kayboluyor; bu da onlara büyük acılar, ızdıraplar veriyor, verecek; bunu burada hissetmeyenler, ötede (= cehennemde) kesinlikle hissedecekler. 

Onlar, Allah’ın mülkünde mülkiyet iddia edenler, Allah’a kafa tutanlar, O’na çocuk ittihaz edenler ve O’ndan başka ilâh/lar/ın var olduğunu kabullenerek onlara kulluk edenlerdir.

...

Merkeze aşırı yığılma, yoğunlaşma, sıkışma da (= vahdet-i vücud da, temerküz de), çook merkezli yaşama da = merkezsizlik de kötüdür. İslâm, denge ve düzen dinidir; merkezle çevreyi (= Yaratıcı ile yaratılanları) ‘bir’leştirmez, aynılaştırmaz ama, herkesin Merkez’e yak(ın)laşamayacağını bildiği için Merkez’e yakınlığı öğütler.

İnsanların ekserisi (çoğunluğu) cehennemliktir. Rabbimiz Elçisine : “Sen ne kadar insanların Mü’min/Müslüman olmasını istesen de, onların çoğu (= ekserisi) inanacak değildir, buyurmaktadır.” (12/103) Yâni, “Merkez”!, boş kalacak; “Orada”! olanlar = “Oraya”! yakın olanlar rahat edecektir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM