YOLCULUK
Bu hafta, evimden ayrıldım; bir haftalığına şehirler arası bir yolculuğa çıktım. Ama bu yazı, bu yolculuğa dair değil, hayatım boyunca yaptığım yolculuğa dair kısa bir özet olacak.
Doğum öncesi ve ölüm sonrası yolculuğumuzu bilmiyoruz; kimse bilmiyor; ama, büyük ihtimalle ölüm sonrası yolculuk, bilinen hayat yolculuğunun bir devamı olacak.
Hayat yolculuğuna fakir bir köyde başladım. 11 yıl bu köyde yaşadıktan sonra okumak için, köyümden 350-400 km uzakta, orta büyüklükteki bir kasabaya yolculuk yaptım. 9 yıl (7 yılı okul, 2 yılı iş) orada kaldım. “Radikal”! düşüncelerimden dolayı oradan (Ankara’ya) kovuldum. Ankara’da, lokantalarda bulaşıkçılık ve komilik yaptım; bir fabrikada işçi olarak 3 yıl çalıştım. Kısa süre bakkallık (= bakkalcılık) yaptım. Okuma arzum, beni üniversiteye yöneltti. Üniversite biter-bitmez işe girdim; çalışırken master-doktora yaptım; 35 yaşında asker oldum; üniversitede hocalık yaptım... Maddî durumum (= imkânlarım) hayli iyi olmasına rağmen huzuru bulamadım. 72 yaşıma kadar çalışma ve “yükselme” şansım (= fırsatım) varken 50 yaşımda kendi isteğimle emekli oldum.
Bu süre boyunca, ekonomik açıdan “yükselmenin ve düşmenin” ne demek olduğunu “gördüm”!.
Düşünsel açıdan “yükselmenin ve düşmenin” ne demek olduğunu “görmek” için de hâlâ okuyorum, ve emeklilik öncesinden çok daha fazla “bedavaya” çalışıyorum.
Ne yapıyorum?!.
Emekli maaşına kanaat ediyorum. İsraftan kaçınıyorum. Az geziyorum. Az yiyorum, az uyuyorum. Her gün en az 10.000 adım yürüyorum; yürürken de, ya bir (bir kaç) âyet ezberliyor ya da ezberlediğim âyetler ve hayatım hakkında düşünüyorum.
Erken kalkıyor, geç yatıyorum; aralarda okuyorum, yazıyorum; nereden nereye geldim, nereye gidiyorum, diye düşünüyorum. Bu, “kuru bir düşünce” değil, yaşanmış hayatımla bağlantılı (ve uyumlu) bir düşünce. Büyük olasılıkla, nereye gideceğim sorusunun cevabı, geçmiş (hayat) yolcuğumun bir devamı olacak. Geçmişte (ve şimdi) aldığım kararlar (erken emeklilik, geç yatma, erken kalkma, vb.), bana göre birer yol tercihi!. Çünkü hepimizin yolu üzerinde sürekli kavşaklar (ve “yavşaklar”!) var.
Bu tercihleri, neye (= hangi yol işaretlerine) göre yapıyorum?!.
Yavşakları değil, Kur’ân âyetlerini dinliyorum. Kur’ân’ın, “kendimce”! önemli gördüğüm yol işaretlerini (= âyetlerini) - ki bunlar yaklaşık 100 sayfa - ezberledim ve onları her gün namazlarımda (= Huzur’da) tekrarlıyorum. O âyetler = O işaretler bana : kalan ömrünü iyi değerlendir, bu fırsat bir daha eline geçmeyecek; değerlendirirsen, ileride seni yorgunluğun, bıkkınlığın, sana söylenecek en ufak kötü = can sıkıcı, moral bozucu bir sözün ve usancın olmadığı bir hayat, seni bekliyor olacak, diyor.
...
Hâlen yapmakta olduğum bu bir haftalık yolculuk bana, yeniden büyük (hayat) yolculuğumu, bu yolculuktaki muhasebemi ve yapmam gerekenleri hatırlattı.
“De ki : Yeryüzünde gezin-dolaşın (= yolculuk yapın) da sizden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bi bakın!; onların çoğu müşriklerdendi.”
قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلُۜ كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُشْرِك۪ينَ
Doğru yolculuk (= sırât-ı müsteqîm’de yürüme), müşriklerden olmama (= sırât-ı müsteqîm’den ayrılmama) yolculuğudur. Bu yolun işâret taşları Kur’ân-ı Kerim’de; modeli de Efendimizin Sünnetinde = hayatındadır.
Benim bu bir haftalık yolculuğum, (büyük) yolculuğun içindeki (çok küçük) bir yolculuktan ibaret. Yine de bu yolculuk bana, nereden nereye geldiğimi ve nereye gideceğimi hatırlattı; tatil (= gezme) gibi de gelmedi; ama fiziken ve ruhen beni yordu, yoruyor.
Havalar da çok sıcak; bu sıcakta dışarda gezmek zor. Ayrıca böyle bir yolculuk için dışarı çıkmak da gerekmiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder