TANRI, BİLGİYE KONU OLABİLİR Mİ?!.

Veya, Tanrı, bilginin konusu olabilir mi?!.

Bilgiye konu olan şeyler olgularsa, Tanrı da bir olgu mudur?!.

Olgu : Deneyle (= duyularla) gözlemlenebilen durumlar veya sonuçlar. Olguculuk, pozitivizm.

Bilim, olgular üzerinde çalışır.

Bilim, bilginin tümü müdür; bi başka deyişle insan, sadece duyuları ile mi bilir?!.

Aklî muhakeme de (= çıkarım da), felsefî bilgi de bilginin bir türü değil midir?!.

İman, bu bilginin neresinde durur?!.

...

Tanrı’nın Zâtı (= Kendi ve mâhiyeti), elbette bilinemez ama bu, kişiyi agnostisizme (= bilinemezciliğe) götürmez.

Tanrı, âyetleri (= yarattıkları, Fiil, İsim ve Sıfatları) ile “bilinir”!. Bu “bilgi”, çıkarımsal bir “bilgidir”!. Bu yanıyla/yönüyle Tanrı, “bilgiye” konu olur. Ve imana, bu “bilgiye” sahip olanlar ulaşır; bu “bilgiye” sahip olmayanların imanı, doksa/doxadır = sanıdır = kanaattır; kanaat/sanı/zan/doxa, yanlış da çıkabilir.

Pozitivist bilgi (= bilim) ile Tanrı bulunamaz. Modern eğitim, zihinlerimizi bu pozitivist bilgi (= bilim) ile formatlıyor (= şekillendiriyor); ve bizi, “ilim (= bilim) ile iman ayrı şeylerdir.” safsatası ile uyutuyor. En “akıllılarımız bile”! bu safsataya kanıyor.

...

İman, bilgiden (= bilimden) ayrı ise; iman sahibi Mü’minlerin bilgi ile (= bilimle); ‘bilgi sahibi âlimlerin’! de imanla bir ilgileri (= ilişkileri) olmaz. Bu fikri savunanlara göre, inanan, bilmez; bilen de inanmaz!. İşte size epistemik sekülarizm, akademik lâiklik!. Bu lâikler, Mü’minleri aptal ve cahil; kendilerini aydın (= entel) görmek ve göstermek için bu bayatlamış masalı bize üç yüzyıldır anlatıyorlar; biz de can kulağı ile dinliyoruz ve onlara ‘canı gönülden’! inanıyoruz. Üç yüzyıldır yönümüz batı; başta üniversitelerimiz olmak üzere bütün kurumlarımız, batı kurumlarını model olarak alıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ