DİN, SİYASET VE SOSYOLOJİ
Din, ilâhî düzenin adı. Siyaset, toplum/un yönetimi. Sosyoloji, toplum/un yapısını anlamaya çalışan bilim.
Din, siyaseti ve sosyolojiyi; siyaset, toplumu; toplum da siyaseti dizayn eder.
Dinde “aktif özne” İlâh’tır, Allah’tır. Din, etkiler, etkilenmez. Dini etkilemeye kalkmak, İlâh’a = Allah’a din öğretmektir.
Siyaset, hem etkiler hem etkilenir; toplum da öyle. = Siyaset, toplumu; toplum da siyaseti etkiler. Siyaset ve toplum, hem aktif hem pasiftir = hem etkileyen hem etkilenendir. Siyaset, toplumu etkilerse, aktif; toplum tarafından etkilenirse pasiftir; demokrasi böyle işler. Siyasetçi : "beni toplum (ve din) etkilemez.", derse, otoriterdir. Pür toplum tarafından etkilenen siyasetçi, iyi bir yönetici/siyasetçi = karar alıcı değil, olsa olsa toplumun “kuklası”! olur.
Toplumun yönettiği, yön verdiği siyaset = halkın kendi kendini yönetmesi, tam bir ütopyadır.
Siyasetin yönettiği toplum da, demokrasi değil, elitokrasi veya otokrasidir.
İdeal yönetim (= medine-i fazıla), temel ilkelerini dinden alan yönetimdir. Çünkü, dinin Sahibinin kimseden en küçük bir çıkarı olmaz ve tüm toplumun hukukunu âdil bir şekilde gözetir.
Dinle bağını ve bağlantısını koparan siyasette ve toplumda, “çıkar çatışmaları” kaçınılmazdır. Siyaset, toplumun hangi kesimine kulak vereceğini şaşırır. Sağ siyasetler, zengin kesimin; sol siyasetler, fakir kesimin sesini duyar. Toplumun zenginleri, sağ siyasetleri; fakirleri, sol siyasetleri destekler. Siyaset, toplumu dizayn etmeye çalışırken; toplum da siyaseti dizayn etmeye çalışır.
Ama, siyaset de toplum da (sosyoloji de), BİLEN Bir’ine inanır (= güvenir) ve kulak verirlerse, ortada ciddî bir problem kalmaz. Ama O BİLEN Bir’i de sorgulanmaya kalkılırsa, çıkmaz sokak kaçınılmaz hâle gelir.
“inne-d dîne ınde-l Allah-il islâm. = Allah Katında tek/yegâne din (= düzen), İslâm’dır. (= Allah’a teslimiyettir.)” (3/19.)
“Kuşkusuz, Allah katında din, İslâm’dır. Kitâb verilenler, kendilerine bilgi geldikten sonra ihtirasları (= hırsları) yüzünden ihtilafa düştüler. Kim, Allah’ın âyetlerini kabul etmezse bilsin ki, kuşkusuz Allah, hesabı çok çabuk görendir.”
اِنَّ الدّ۪ينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ۠ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْياً بَيْنَهُمْۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
“Lâ ilâhe illâ-l Allah.” demek, siyasette de toplumda da İlâh’ın = Allah’ın otoritesine EVET demek ve başka ilâhları (= somut ve soyut putları) reddetmektir.
Nedir ve kimdir bu somut ve soyut putlar = ilâhlar?!.
Düşünceleri heykele (= puta) ve ideolojiye dönüşmüş (düşünce) adamlar/ı, Allah’ı yok sayan toplumlar, kişisel hırslarını (= hevâ ve heveslerini) tatmin için yönetici/siyasetçi olanlar = tağutlar = çağdaş Firavunlar ve Nemrutlar.
Yorumlar
Yorum Gönder