BEŞ VAKİT NAMAZ
Günde beş vakit, namazla/namazda Huzur’dayız.
Namazın kendisi mi bir “görevdir”; yoksa namaz, verilen görevin veya görevlerin tekmilini veya raporunu (Rabbe) vermek için midir?!.
İkisi de; ama ilkinin “içi”!, ikincisine göre daha “boştur.”!.
Teşbihte hata olmaz, Rabbim (inşallah) günah yazmaz; siz, bir devlet büyüğünün veya komutanın (= âmirin) huzuruna günde beş kez/vakit, “öylesine, bomboş”! çıkar mısınız?!.
...
Abdest, namaza hazırlıktır. Abdestle sadece dış (= fizikî) temizlik yapılmaz, ruhî (= psikolojik) temizlik de (= hazırlık da) yapılır. Biraz açayım. Eller yıkanırken, o ellerle işlenen günahlar da “yıkanır”; mazmaza ve istinşakta (= ağız ve buruna su verirken), yüz, kollar ve ayaklar yıkanırken, bu organlar, sadece maddî = görünen kirlerden (= necâsetten) temizlenmez, görünmez kirlerden (= günahlardan, hadesten) de temizlenir; baş mesh edilirken de kötü düşünceler gözden (= akıldan) geçirilir. Ve Huzur’a öyle çıkılır. Bu, “kendilerine herhangi bir görev verilmemişlerin” (= herhangi bir görev almamışların) namazıdır.
Kendilerine görev (= sorumluluk) verilmişler, eğer görevlerini “lâyıkı ile = gerektiği gibi” yerine getiremeden Huzur’a çıkmışlarsa, ki çıkmamazlık edemezler, onların namazı, “daha zor”! bir namaz olur. Onlar, o görevi yapamamanın “mahcûbiyeti” ile Huzur’dadırlar.
Rabbinin kendisine verdiği görevi kim tam/mükemmelen yerine getirebilmiştir (ki)?!. Ben, hûşûya biraz da buradan bakarım. Hûşû, deriiin bir mahcûbiyettir ve bir af talebidir; bu yanıyla “korkudur”!, ama Rabbimiz, Rahmân ve Rahîm’dir.
Sabah namazı, Rabbe, Senin kulunum, gün boyu emrindeyim, demek içindir.
Öğle, ikindi ve akşam, ara tekmilleri/raporları verme; yatsı, “gün sonu” değerlendirmesidir.
Namaz, aynı zamanda bir yardım talebi/isteği = bir duâdır. Ya Rabbî, Senin yardımın/desteğin olmazsa, ben bu sorumluluğun (= görevlerin) üstesinden gelemem, Sen bana yardım et, demektir.
Cemaatle kılınan namazlarda, iş, (= sorumluluk, görev) topluma (= cemaate) havâle edilmiştir; imam, bu işleri “organize” eder, yönetir.
Ama bizler, bu seviyenin çook uzağındayız; işin (Rabbim günah yazmasın, aslâ/zinhar hafife almıyorum) “yat-kalk” tarafını henüz aşamadık. Çoğumuza “yat-kalk” bile zor geliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder