FİRÂK = FİRÂQ

Firâk : Ayrılış, ayrılma. Fark da tefrika da fırka da furkan da fiil hâli ferreka da aynı kök = فرق

Ayrılık, normalde acı ve hüzün verir.

Firâk kelimesi, Kehf, 78 ve Kıyame, 28. âyetlerde geçer.

Hızır (= kendine ilim ve rahmet verilen kul), Mûsâ’ya : “İşte bu yollarımızın ayrılma vaktidir. Sabırlı olmaya güç yetiremediğin şeylerin içyüzünü sana açıklayacağım.” dedi.

Kişi, “Bunun (= ölüm ânının) ayrılık anı olduğunu anlar.”

وَظَنَّ اَنَّهُ الْفِرَاقُۙ

Kişi, ölürken “sevdiklerinden” (= malından, evlâdından, eşinden, ana-babasından, sevdiği hayatından, vs.) ayrılmak istemez; en çok neyi seviyorsa, onlardan...

“Bazı insanlar, Allah’ın yanı sıra başka varlıkları Allah’a denk tutarlar ve onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah sevgisi (= Allah'ı sevmeleri) ise her türlü sevgiden daha üstündür. Zulmedenler azabı gördükleri zaman kuvvetin bütünüyle Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu keşke daha önceden anlayabilselerdi!.” (2/165.)

Kişi, dünyada en çok neyi seviyorsa, en çok O/onunla meşgul olur. Malını (= evini, arabasını, makamını), evlâdını, eşini, ana-babasını, hayatını, Allah’tan çok sevenlerin, ölürken onlardan ayrılması çook zor, çook hüzünlü olacaktır. 

Dünyada en çook Allah’ı (Rasûlünü ve O’nun dinini) sevenler (de), ölürken (= dünyadan ayrılırken), hiç mi hiç zorluk çekmeyecek ve üzülmeyeceklerdir.

Ayrılığın karşıtı vuslattır (= kavuşmadır), cem (= bir olma veya birleşme) değildir; cem, farkın karşıtıdır; yine de bu cem, Tanrı’da değildir, olsa olsa, Tanrı’nın “kün”! emrindedir; tasavvufun ‘fark ba’del cem’i değildir; ama (ilk) fark, (ilk) cemden sonradır; ve bir daha böyle bir cem olmayacak = cem ba'del fark yaşanmayacaktır. Çünkü, iyilerle kötüler, cennet ve cehennemle birbirlerinden ayrılacaktır. Bu ayrılığın cennet tarafında kalanlar, en çok Allah’ı (Rasûlünü ve O’nun dinini) sevenlerden; cehennem tarafında kalanlar, en çok dünya malını (= evini, arabasını, makamını), evlâdını, eşini, ana-babasını, hayatını sevenlerden oluşacaktır. Elbet cennetlik ilk grup da malını (= evini, arabasını, makamını), evlâdını, eşini, ana-babasını, hayatını sever ama onları Allah’tan (Rasûlünden ve O’nun dininden) daha çok sevmez; bu yüzden onlara ölüm (= ayrılık) acı ve hüzün vermez.

Ölüm (= ayrılık), herkesin başına gelecek; kimi sevinecek, kimi üzülecek; üzülenler, ölüm ânında ve cehennemde : “ne olur, bi fırsat daha”! diye yalvaracaklar ama nâfile; onlara :

“Onlar orada (= cehennemde) : Rabbimiz, bizi bu azaptan kurtar!. Bundan sonra artık (eskiden) yaptıklarımızdan farklı iyi şeyler yapacağız, diye feryâd ederler. (O zaman onlara şöyle cevap vereceğiz :) Size (orada, dünyada) düşünmek isteyen herkesin düşünebileceği kadar uzun bir ömür vermedik mi?!. Ve (üstelik) size bir uyarıcı da gelmişti. Öyleyse, (yaptığınız kötülüklerin meyvelerini) şimdi tadın bakalım!. Bugün zalimler, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır!.” (35/37.) denilecek.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ